Advertisement

Uzunca bir süredir, ekonomi gündemimizin en üst düzeyinde enflasyonla mücadele konumuz var. Bugün açıklanan rakamlar da yıllık enflasyonun %15’e geldiğini gösteriyor. Bunun 5 puana yakını gıdadan, 3-3.5 puanı da ulaştırmadan kaynaklanmakta. Sadece bu iki kalemin enflasyonun yarısını oluşturduğunu görüyoruz.

Dolayısıyla kur geçişkenliği, atalet, beklentilerin yönetilemeyişi elbette çok kritik. Ve önemli bir kısmı da para politikası alanına girmekte. Fakat para politikası ne yaparsa yapsın çözemeyeceğimiz gıda enflasyonu gibi konular var. Enflasyona dair mücadeleyi yalnızca TCMB kapsamında düşünemeyiz, geniş bir perspektifte çözüme ihtiyaç var.

Yaklaşık üç aydır Merkez Bankası’nın atması gereken tüm adımları, sözel yönlendirme de dahil, son derece kararlı ve özenli bir şekilde attığını görüyoruz. Bu gerekli ama yeterli mi?

Bizim enflasyonumuz %9-10’larda değil.. O dönemlerde, 2015-2016’lar, sadece doğru para politikası ile bu işi çözme fırsatımız vardı. O fırsatı değerlendiremedik. Bugün geldiğimiz noktada ise enflasyonda yapışkanlık/katılık çok daha yüksek bir seviyede. Yapısal değişiklik ihtiyacı olan gıda/tarım gibi sektörlerde maalesef zamanında adım atmayışımız bugün bu mücadeleyi daha da zorlaştırmakta.

Fiyat istikrarında elbette birinci sorumluluk merkez bankalarında olsa da, tek sorumluluk para politikasında değil. İçinden geçtiğimiz zorlu döngüde, Türkiye’nin çok daha kapsamlı, içinde maliye politikası duruşunun da net olduğu ve yeterli rehberliği yaptığı, detaylı bir iktisadi programa da ihtiyacı var.

Yukarıda bahsi geçen enflasyonda katılık konusunu çözebilmemiz içinde yine tüm bunlar yeterli olmayacaktır. Özellikle gıda kaleminde uzun yıllardır konuştuğumuz yapısal değişim gerekli. Burada gündemde çokça konuştuğumuz tarımda finansman modelleri, zayiat oranları, depolama ve ulaştırma sorunları, hal yasası gibi artık tüm raporlarda tek tek tespitlerin ötesinde, artık çözüm adımlarının atılması gerekmekte. Sorunlar tespit edilmesine rağmen maalesef uzun yıllardır bu adımların gelmediğini hem tarım sektöründeki sorunların arttığını hem de bunun gıdada verimlilik düşüşü, maliyet artışı ve gün sonunda fiyat artışları ile sonuçlandığını görebiliyoruz.

Buradaki en mühim konu, gıda tarafında atılacak tüm adımlar, fiyatlara müdahaleden ziyade o yüksek fiyat oluşumuna sebep olan unsurları temizlemekten geçmekte. Konuya kısa vadeli müdahale mekanizmalarını çalıştırarak çözüm ararsak, uzun vadede tıpkı ekonominin diğer alanlarında olduğu gibi, özellikle tarımda çok daha önemli sorunlarla karşılaşırız. Serbest piyasa işleyişini bozmadan, tespit edilen konularda mikro reform yapmalıyız. En basit örnekten hatırlayalım; Türkiye’nin henüz yaş meyve sebze dahi depolayabilecek düzeyde yeterli soğuk hava deposu bulunmamakta.

Özetle enflasyonu doğru zeminde tartışmalıyız. Bu konudaki mücadele sadece para politikasından çare arayarak eksik kalır. Enflasyondaki katılık ve inatçılık sandığımızdan daha zorlu ve kapsamlı bir çözüm planını gerektirmekte. Bunları da serbest piyasa kurallarını gözeterek yapmalıyız ki, sektörlerimizde verimlilik ve rekabet düşmesin, kalıcı fiyat istikrarı sağlansın.