Advertisement

Bugün yüksek gelen enflasyon rakamlarının ardından piyasada da yılsonuna ilişkin tahminler bir tur daha yukarı revize olacaktır. Özellikle ÜFE’nin yıllık %45’e gelmiş olması, TÜFE’ye geçişin devam edeceğine işaret ediyor. Bu durumda en iyi ihtimalle bu yılı %16.5-17’ye yakın bir enflasyon ile tamamlamamız olası. O da gerçekten yazmaktan yorulduğumuz baz etkisi bir miktar çalışırsa.

Fakat bunun öncesinde Eylül-Ekim aylarında %19-20 bandında bir enflasyon söz konusu. Faiz indirim konusu daha önce gündemden kalkmıştı. Şimdi ise artık sıkılaştırma ihtiyacı net şekilde doğmakta. TCMB toplantısı 12 Ağustos’ta, hali hazırda para politikasında geç kalındığını söyleyebiliriz.

Her ne kadar TCMB önceki notlarında, enflasyonun üzerinde politika faizi oluşacaktır demiş olsa da, durum bu olmayabilir. Neden? Çünkü son toplantıda yine TCMB, enflasyonun yaz aylarında oynak olacağını ve bunun da geçici olacağına dair görüşünü paylaşmıştı. Durum buyken hareket beklemek çok iyimser bir yaklaşım olur. Süreci geçici nitelendiriyorsanız adım da atmazsınız.

Sorun şu ki, süreç geçici olmayabilir. Hatırlarsanız, enflasyon Nisan ayında da tavan yapacaktı. Oysa ki geldiğimiz noktada halen tavan yaptığını iddia edebileceğimiz bir enflasyon yok. Kaldı ki global tarafta emtia/gıda fiyat artışlarını da azımsamamak, doğru okumak lazım. Bugün global gıda fiyat artışını spekülatif okumak son derece eksik olabilir. Dünyayı önemli bir kuraklık sürecinin beklediği ihtimalini azımsamayalım. Bu durumda global gıda fiyat artışı da devam eder.

Bu kapsamda, yıllık %45’e gelen ÜFE’deki artışında, global fiyatlarda emtia/gıda artışları halen ana yön olarak devam ettiği için, henüz sonlara gelindiğini söylemek zor. Bu da TÜFE’ye geçişin bir süre daha devam edeceğini gösteriyor.

Enflasyonu %18’in altına çeviremez isek, daha önce gördüğümüz geçtiğimiz döneme dair çok daha yüksek enflasyon rakamları ile karşılaşacağız. Yılın son iki ayı için de, o çokça konuştuğumuz baz etkilerinin etkinliği de giderek azalmakta. Kaldı ki enflasyonda ihtiyacımız olan döngüsel (baz etkisi) düşüş değil, yapısal düzelme.

Türkiye’de enflasyon sorunu, sadece birkaç yılın meselesi değil. 2015’den bu yana net şekilde yapısal olarak bozulan bir enflasyon trendi içindeyiz. Ve Merkez Bankası son altı-yedi yıldır enflasyonu kontrol etmek adına attığı her adımda gecikiyor, geç gelen adımların da ekonomiye maliyeti maalesef çok daha yüksek faiz oluyor. Bundan da öte işsizlik oluyor.

Bugüne gelirsek, enflasyon beklentilerinin bu denli şiddetli bozulduğu ve global taraftan da yüklü enflasyonun geldiği bir ortamda; enflasyondaki herhangi bir yükselişi geçici diyerek azımsamak ve yılın son iki ayındaki baz etkisine bu denli güvenmek oldukça riskli. O yüzden vakit kaybetmeden para politikasında gereken ayarlamaların hızla gelmesi şart.

Yukarıdakiler halihazırda bildiğimiz gerçekler. Bunlardan daha enteresan olanı ise son dönemde yaşadığımız TRY hareketi. Özellikle son bir aydır gelişen ülkeler içinde en iyi performans bizde. İki önemli hareket noktası mevcut. Biri Temmuz başından itibaren, özellikle uzun bayram dönemi öncesi ve artan turizm gelirleri de ile de açıklayabildiğimiz 8.70’lerden 8.55’e gerileyen kur. Ardından da geçtiğimiz hafta perşembeden bu yana yaşanan 8.55/8.30 hızlı hareket. Özellikle son hareketi turizm/global iyileşen algı/ya da herhangi bir iktisadi durumla açıklamak çok mümkün değil sanki. Hareket oldukça hızlı; beklentilerden yüksek açıklanan enflasyonla eş zamanlı gerçekleştiği için de ister istemez hareketi rasyonel bir şekilde elde bulunan gerçeklerle açıklamamız oldukça zor. O yüzden de piyasada herkes birbirine kurda tam ne var”, bence kalıcı olmaz gibi açıklamalar yapmakta.

Toparlayacak olursak, önümüzdeki iki üç aylık vadede, sadece kısa vadeli kur hareketine bakarak, enflasyonu azımsamayı sürdürdüğümüz takdirde, tıpkı önceki dönemlerde karşılaştığımız daha yüksek enflasyon ve kaçınılmaz olan daha yüksek faizle baş başa kalabiliriz. Ne büyümede, ne istihdamda da arzu ettiğimiz noktalara gelemeyiz. O yüzden gecikmeden önlem almamız gerekiyor. Artık enflasyonu çözmenin zamanı gelmedi mi?