Advertisement

Şubat ayında TÜFE enflasyonu yıllık bazda %54’e, ÜFE tarafında maliyet enflasyonu da yıllık üç haneye %105’e yükseldi.

Bu yükselişlerde son dönemde yaşanan savaş ve ona dair fiyatlamalar mevcut değil. Bunun etkilerini ancak Mart ayı ve sonrasındaki enflasyonda göreceğiz. Rakamların detayı bize, Aralık ayında yaşanan kur şokunun fiyatlara yansımasının halen devam ettiğini göstermekte. Dolayısıyla enflasyon tarafında hem global emtiadan gelen fiyat baskısı devam ediyor hem de kurun 6 ay öncesine kıyasla %50 artışın geçişkenliğini görüyoruz.

Bu kur geçişkenliği henüz tamamlanmadı. Özellikle mal enflasyonuna yansıması yavaşlasa da, hizmet enflasyonu tarafında geçişkenlik bundan sonraki birkaç ay daha belirgin devam edecek. Buraya kadarki bölüm aslında Ukrayna-Rusya tarafında yaşanan savaş öncesinde yazabileceğimiz bir değerlendirmeydi.

Oysa şu an durum tamamen değişti.

Öncelikle artık dünyada tekrar tetiklenen ve şiddetlenen bir enflasyon mevcut. Emtia fiyatları Ocaktan bu yana %20 yukarıda, sadece buğday fiyatı Şubat başından bu yana %25 yükselmiş durumda. Petrol fiyatları da hali hazırda 110 doların üzerinde, geçen yıl ortalama 70 dolardı.

Bundan sonrasında enflasyon üç temel kanaldan etkilenecek. Bunlardan ilk ikisi doğrudan diğeri ise kur yoluyla dolaylı etki. İlk iki kanal globalde tekrar hızlanan emtia fiyatları ve arzda tedarikte yaşanması muhtemel düşüşler. Hem riskten dolayı artan fiyatlar hem de arzdaki baskıdan dolayı artan fiyatlar. Üçüncü kanal ise, içeriden kur kanalı ile olan etki. Tüm bunlara kurda devam eden olası baskı da eklendiğinde enflasyonun bize yansıması bir kere daha katlanarak gelebilir. ÜFE’nin %105 olduğunu unutmayalım.

Örneğin Rusya’ya ihraç ettiğimiz yaş meyve sebzenin içeride kalması ve arzı artırma yoluyla fiyatları düşürme ihtimali konuşulsa da bu çok olası değil. Çünkü hali hazırda çiftçinin artmış bir enerji gübre maliyeti mevcut ve geçtiğimiz süreçte de zarar söz konusu. Dolayısıyla içeride olası bir geçici arz artışı fiyatı etkiler mi çok olası değil. Kaldı ki diyelim böyle sınırlı etki oldu o da yine kalıcı olmaz.

İkinci konu buğday tarafında yaşanması muhtemel sıkıntılar. Ukrayna ve Rusya dünyanın “ekmek sepeti” konumunda.Öncelikle global arzda yaşana kesinti önemli talep açığı oluşturarak bu kanaldan fiyatlar yükselişine devam edebilir. Ülkemiz soya, ayçiçek yağı ve bitkisel yağlar, ekmeklik buğday ve yem bitkilerinde Rusya ve Ukrayna’ya bağımlı durumdadır. Örneğin soyadaki dışa bağımlılık özelikle hayvan yemi ve dolaylı olarak süt, et ve yumurta sektörleri açısından da kritik. Öte yandan Türkiye buğdayda net ithalatçı konumda. İthalatının %30’u iç tüketime giderken, gerisi işlenerek ihracata yöneliyor. Dolayısıyla hububatta yaşanan arz ve fiyat sorunu Türkiye’nin halı hazırda %65’e yaklaşmış gıda enflasyonu açısından çok önemli yukarı yönlü risk oluşturmakta.

Bu detayların ardından, son gelen rakamlarla piyasada yıl sonu %35 civarında olan enflasyon tahminleri yeniden %40-45 bandına doğru yükseliyor.

İlk aşamada izlediğimiz yer Mayıs / Haziran’a kadar olan enflasyon idi. Fakat bu son gelişmelerin ardından, “Mayıs ayında tavan yapar ve yavaşlar” beklentisi şu an rafa kalktı. Enflasyonu %60’lardan çevirmemiz çok zorlaştı. Maalesef Türkiye bu global ortama yine hazırlıksız ve son derece yüksek bir enflasyonla yakalandığı için de ülke risk primi (CDS) bir tur daha yükselmekte. Dışarıdan döviz bulma maliyetimiz de bir kere artmakta.