Advertisement

Temmuz enflasyonu aylık %1 civarı olan beklentilerin altında, %0.55 geldi. Yıllık rakam da %15.85 (önceki %15.3 idi). Beklentiden iyi gelmesinin sebebi, gıda fiyatlarının aylık %0.3 düşmesi. Hem çekirdek (yıllık %15.1) hem de ÜFE (yıllık %25) yükseliş trendine devam ediyor.

İlerleyen vadede daha yüksek yıllık enflasyon (TÜFE) rakamları bekliyoruz.

Ağustos ayında enerji zamları var. Etkisi 0.5 puan civarı. Ki ikincil etkileri de olur. Süt ve ekmek zammı halen netleşmiş değil. Olası.

Son birkaç gündür yaşadığımız kur hareketi. 4.90’dan 5.10’a. %4-5 civarı değer kaybı. Bunun da enflasyona en az 0.5 puan geçiş yapması beklenmeli. Kur gevşemez ise.

Yalnızca, yukarıda saydığımız 2-3 maddeden dolayı, gectiğimiz ay hesapladığımız manset enflasyon rakamlarını bile %1-1.5 puan arası yukarı revize etmemiz gerekiyor.

Herhangi bir fiyat indirimi vs gelmez ise, enflasyonun Temmuz Ağustos zirve yapması sorgulanmalı. Eylül ayı bu anlamda kıymetli. Hem enflasyonist baskıları hem de bir miktar daha kurun seyri netleşirse, son çeyrekte %17-18 bandında bir yıllık enflasyon görme ihtimalimiz var.

Halen yapılan analizlerde, hem sınırlı kur geçişkenliği (fx pass thru) hem de geriye dönük fiyatlamanın yarattığı baskı, az hesaplanmakta.

Bu görünümde enflasyon ancak 2019 sonu ve belki 2020’de tek haneye düşebiliyor.

Evet ekonomide dengelenmeden ziyade, bir miktar sert iniş görme ihtimalimiz artmış durumda. Lakin, bir süre az büyüme yüksek enflasyon gidebiliriz. Beklenenden hızlı bir yavaşlama, sermaye çıkışı getirebilir bu da bir tur daha kur baskısı demek. En büyük risk bu. O yüzden yavaşlıyoruz ve enflasyonda talep baskısı diniyor olabilir fakat başka bir kalemden sıkıntı devam ediyor olur. Kur geçişkenliği düşse dahi.

En önemli konu artık maliye politikası. Orada ne tarz bir hazırlık var. Piyasa bundan sonra buna bakacaktır. İyi dizayn edilmiş, hesap verilebilirliği yüksek bir mali kural, ya da tatmin edici nitelikte tasarruflar.. olumlu algılanır. Enflasyonda düşüşe büyük katkı sağlar. Algıyı da pozitife çeker.

ABD-Türkiye ilişkileri ve bunun ekonomi üzerinde yarattığı tahribat ise apayrı bir yazı konusu.