Advertisement

Global tarafta, özelliklerde endekslerde baskının arttığı bir döneme giriyoruz. ABD tarafında S&P 500’ün yıl içinde gördüğü tepe noktadan %10 aşağı gelmesi ya da dolar endeksinin, DXY, yılbaşından bu yana en yüksek seviyesinde olması, LİBOR’un yükselişi hepsi finansal stresin giderek arttığı bir döneme işaret ediyor. Riksten kaçışla beraber de ABD 10y faizi yeniden aşağı, 3.11’lere, gelmiş durumda.

ABD tarafında endekslerin zayıflamasında önemli dayanaklar var. Artan belirsizlikler var. Çin ve Trump arasındaki çatışma sürüyor, gözler Kasım sonunda yapılacak olan G20 ve Trmp-Çin görüşmesine dönmüş olsa da, Trump muhtemelen 2019 başında, ABD’nin Çin’den yaptığı geri kalan ithalatına da vergi koyacak. 6 Kasım’da ABD seçimlerinde Temsilciler Meclisinin el değiştirip değiştirmeyeceği yine bir soru işareti. Öte yandan 2009 global krizinin gelişini azımsamış olan önemli bir yatrımcı kitlesi, içinde bulunduğumuz dönemde çok daha temkinli davranmayı tercih ederek, ABD tarafında karlılıkları etkilemesi muhtemel her haberi haddinden fazla olumsuz fiyatlıyor. ABD ekonomisi büyümede tepe noktayı 2Ç18’de gördükten sonra, yine trend üzerinde büyüyor olsa da, geçmişe kıyasla 2019 karlılık tahminlerinde aşağı yönlü revizyonlar var. Bu da endeksleri baskılıyor. FED’in haddinden fazla agresif gitme yani hızlı faiz artırması ve ekonomiyi yeniden aşağı inişe götürmesi endişesi de sıklıkla yazılıp çizilmekte. Dolayısıyla finansal stresin belirgin şekilde yükseldiğini görüyoruz.

4 Kasım’da İran’a yaptırımlar başlıyor. İtalya’nın bütçesinin AB tarafından reddedilmesinin ardından, ki AB tarafından bütçesi reddedilen ilk üye ülke, yeni bütçesini 2-3 hafta içerisinde yeniden Avrupa Komisyonuna sunması bekleniyor. Lakin İtalya hiç geri adım atacak gibi gözükmüyor. Keza Merkel’in son yapılan yerel seçimlerde alınan moral bozucu sonucun ardından, partisinden bir daha aday olmayacağını açıklaması yine Euro bölgesi için yeni bir belirsizlik anlamına geliyor. Brexit konusu halihazırda oldukça uzamış durumda.

Gelişmiş ekonomilerde risklerin giderek artmış olması bizim gibi gelişen ülke endekslerinde de baskı yaratıyor. Türkiye özelinde ise global tarafın yanında, hem ekonomik aktivitedeki daralma ve karlılık beklentilerinin azalmış olması hem de bankalar tarafında atılması beklenen yapılandırma adımlarının (banka dışı özel sektör bilançolar) henüz piyasayı tatmin eder yönde açıklanmamış olması da baskıyı artıran diğer unsurlar.

Bu hafta içeride oldukça önemli veriler var. Yarın 2019 Hazine Borçlanma Stratejisi izlenecek. 2019 İç borç çevirme rasyosunda görece düşük açıklanacak olan bir rakam ( 2018 yılbaşından bu yana %110) özellikle bono tarafını kısa vadeli destekleyecektir. Ki geçtiğimiz hafta özellikle 10 yıllıklara ilginin arttığını da gördük.

Gene yarın TCMB Enflasyon Raporu açıklanacak, daha önceki tahminlerde 2018 enflasyon rakamı %13.4 idi, %20’nin üzerine doğru bir revizyon görmemiz muhtemel. Piyasa ise son yapılan indirimlerin ardından yılsonu beklentilerini %26-27’lerden %23 civarlarına düşürmüştü. Bu indirimlerin enflasyon üzerindeki etkisi de yine toplantıda gündeme gelebilir. Keza 2019 sonu tahmininde de, önceki %9.3, ne kadar yukarı revizyon yapıldığına bakacağız. Enflasyonun temel seyri, bu son indirimler ya da elektrik doğalgaza yılsonuna kadar zam gelmeyeceği gibi geçici tedbirlerin ardından, daha çok 1Ç19’da netleşecektir. Dolayısıyla önümüzdeki muhtemelen oldukça düşük gelecek olan Ekim enflasyonunu baz alarak öngörü oluşturmak çok sağlıklı olmayabilir.

2019 Bütçe görüşmeleri de bu hafta başlıyor, 22 Kasım’da tamamlanacak. Mart sonundaki yerel seçimlere kadar da hem iç borç çevirme rasyosu hem de bütçedeki seyir piyasalar açısından kritik. Son 10 yıla kıyasla, içinde buluduğumuz dönem piyasanın bütçeyi en yakından takip ettiği dönem olacaktır.

Yine yarın Eylül dış ticaret rakamları gelecek. Aylık yaklaşık 2 mlr dolara yakın dış ticaret açığı bekleniyor. Geçen yıl aynı dönem bu rakam 8 mlr dolar civarındaydı. Dolayısıyla beklendiği gibi bir gerçekleşme olur ise, Eylül ayında yıllık cari açığımız önceki 51 mlr dolar seviyelerinden 45 mlr doların altına gelebilir. Buradaki düzeltmenin boyutu oldukça şiddetli e hızlı, yıl sonunda 35-40 mlr dolara yakın bir cari açık şaşırtıcı olmaz. 2019 sonunda ise muhtemelen 20 mlr dolara yakın bir rakam göreceğiz.

Büyüme tarafına ise Perşembe günü gelecek olan PMI kritik, son döenmde hem PMI hem de krediler tarafındaki olumsuz seyir, iç talepteki daralmanın piyasanın hesapladığından daha şiddetli olduğunu gösteriyor. Neyse ki dış ticaret açığındaki azalma, GSYH verilerinde, iç talepte yaşadığımız daralmayı bir miktar telafi edecek.

Dönem dönem finansal piyasadaki fiyatlamalarla, makro gidişatın farklılaştığına şahit oluruz. Bu ekonomide işler düzeldiğinden değil de, daha çok o ilk ateşin sönmesinden ve siyasi/jeopolitik taraftaki görece rahatlamalardan kaynaklanır. Makro gerçeklerden kopmadan, finansal piyasalardaki fiyatlamaları da azımsamamakta fayda var. Makroekonomik sorunlarımız hala masada ama TL için de en kötüsü geride kalmış gözüküyor - ki bu iyi.