Advertisement

2 ay önce, 2019’da ABD faizlerinin daha da arttığı, finansal koşulların sıkılaştığı bir 2019 konuşurken işler tersine döndü. Global piyasalar yeni bir parasal gevşeme döneminde. Parasal sıkılaşma bir süreliğine rafa kalkmış gözüküyor. Hem libor sakinliyor hem de finansal koşullar gevşiyor. Ne oldu peki?

- Brexit ve ticaret savaşları riski zaten vardı ama artarak devam ediyor.

- Çin’de yavaşlama beklenenden hızlı Çin MB, Çin tarzı bir parasal gevşemeye adım attı bile. Ayrıca munzam tarafında gevşemelerde görmekteyiz.

- Avrupa’da İtalya gibi Avrupa’nın en büyük ekonomilerinden biri teknik resesyona girdi bile. Avrupa beklenenden hızlı yavaşlıyor. Para politikasında yön değişikliği ihtiyacı tekrar arttı. Avrupa Merkez Bankası da muhtemelen, bir tur daha parasal genişlemeye, TLTRO’ya (bankalara yeniden likidite sağlanması) hazırlanıyor.

- FED de özellikle Ağustos-Aralık 2018 dönemindeki finansal koşulların sıkılaşmasının hızlı olmasından hoşlanmadı. Kasım ayında gelişmekte olan ülkelerden çok ciddi para çıkışları yaşandı.

- Tüm bunları topladığımızda FED sadece faiz artırım hikayesini değil, bilanço duruşunu da değiştirme kararına dair sinyali bu hafta verdi.

Bu gerçekleşmeler, gelişmekte olan ülke piyasaları için kısa vadede finansal gevşeme manasına geliyor. Olumlu. Orta uzun vadede ise işler biraz daha karışık. Eğer ki Avrupa gerçekten ciddi bir yavaşlama ya da resesyona koşuyor ise, para politikasında bir tur daha burayı savunabilecek manevra alanı çok fazla yok. 2008-2009 dünyasında değiliz. Durum bu noktalara gelirse bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için de zor bir süreç başlar. Bu sebepten de, finansal piyasaların reaksiyonunu tahmin ederken, kısa vade / uzun vade ayrımına çok dikkat etmeliyiz.

Türkiye’ye gelirsek, endeks tarafında çok hızlı ve yüklü bir sıçrayış yaşandı. Ocaktan bu yana bakıldığında yaklaşık 1.1 mlr usd yabancı girişi olmuş (bunun 500 mn usd’ı Akbank bedellisi). Tüm gelişmekte olan ülke Borsalarına da yabancı girişi, Şubat 2018’den bu yana en yükseğinde (JP Morgan-EPFR). Fakat Türkiye’de, bono faizinde gördüğümüz agresif aşağı yönlü harekette yabancının varlığı çok söz konusu değil.

Sadece Türkiye’ye özel değil, tüm finansal piyasalarda herhangi bir varlık sınıfında kısa vadede şiddetli hareketler gördüğümüzde bu sürece düzeltme hareketleri eşlik eder, bir diğer deyişle kar realizasyonları olabilir. Olması da sağlıklıdır.

Türkiye özelinde, TCMB’nin son derece net bir şekilde sıkı duruş sergilemesi, bize dair ilk çeyrekte yazıp çizdiğimiz riski ciddi anlamda bertaraf etmiştir. Bunun da piyasaları desteklediğini görüyoruz. Ama unutmayalım ki enflasyonda kalıcı düşüşler henüz görmüş değiliz. Sadece beklentilerimiz çok güçlendi.

TL tarafında ise hali hazırda global gidişat oldukça destekleyici. Bu sebepten, tüm gelişmekte olan ülke para birimlerinde Ocak başından bu yana bir toparlanma hakim.  Bu rüzgar güçlenerek devam ederse elbette TL de nasibini alır.
 
Makro tarafta ise olan bitenler bu denli iç açıcı değil. Bugün gelen imalat sanayi PMI verisi, önemli bir üretim göstergesi. Keza tüketici güveni, o da önemli bir tüketim göstergesi. Halen çok zayıflar. PMI 44.2 ile yerinde sayıyor. Tüketici güveninde ise düşüş var. Dolayısıyla ekonominin henüz dip yapıp yapmadığını anlamamız son derece zorlaşmış durumda. Zor bir süreçten geçiyoruz ve iki üç veriye bakarak, dipten döndük demek bir miktar yanıltıcı olabilir. Tekrar altını çizmekte fayda var, finansal piyasalar ile makro ekonomiyi karıştırmamalıyız.