Advertisement

Ekim ayı enflasyonu, yıllık %8.6 seviyesinde gerçekleşti. Kasım ayından itibaren ise yıllık enflasyona baz etkisi katkısı terse dönüyor. Yıllık enflasyon da yükselişe geçiyor. 2019 yılını muhtemelen %12 civarı bir yıllık enflasyon ile tamamlıyoruz. 2020 ilk yarıda ise enflasyon çift hane seyredebilir ardından ikinci yarıdan sonra tek haneye düşüp 2020’yi %9 enflasyon ile tamamlamamız olası.

Politika oluştururken, hem enflasyon beklentilerinin çıpalanması problemi, hem de iç talepteki canlanmanın enflasyonu kontrol etmede risk oluşturma ihtimali azımsanmamalı. Enflasyonun alt detaylarına baktığımızda, bundan sonraki sürecin, baz etkisinin de kaybolması ile, bir miktar zorlaşacağını hesaba katmalıyız. Daha temkinli olmamız gerekebilir. 

Gıda fiyatları 5 yıllık ortalamaların altında. Gıda fiyatlarındaki yıllık enflasyon Ekim ayı ile beraber %7.5’a geriledi. Ve düşük enflaysonu destekliyor. Normal şartlar altında TR’de gıda enflasyonu ortalama %10’lar civarında seyretmekte. Gıda fiyatlarındaki yıllık enflasyonun son dönemde ortalamaların altında kalmasının temel sebebi, yaş meyve sebze ihracatımızda son 1 yıldır yaşadığımız düşüş ve bunun sonucunda da içeride arzın artmasıdır. Dolayısıyla gıda tarafında gördüğümüz olumlu seyrin temelinde fiyatların yapısal olarak yumuşaması değil, ihracat daralmasından kaynaklanan içerideki arzın artışı rol oynamakta olabilir. 2020 yılında, ihracatımız normal seviyesine geldiğinde, buradaki destekleyici arz etkisi de tersine işler.

Beklentilerin çıpalanması. TCMB son dönemde enflasyon beklentilerindeki iyileşmenin altını sık sık çizmekte. Elbette düşen enflasyon ile birlikte anket katılımcıları da enflasyon beklentilerini aşağı çekmektedir. Oysa ki hem 12 aylık hem de 24 aylık enflasyon beklentileri %11.2 ve %9.8 seviyesinde, oldukça yüksek. 12 aylık vadede, piyasada tek hane enflasyon beklentisi halen mevcut değil. Enflasyon beklentileri 2018 başındaki seviyeden de yukarda. Beklentilerin tam yönünü anlayabilmemiz için Aralık Ocak aylarındaki enflasyon gerçekleşmelerinden sonra nasıl hareket ettiğine bakarak analiz yapmak daha sağlıklı olabilir.

Çıktı açığı. TCMB’nin enflasyon raporundaki çıktı açığı ve buradan hareketle çıkan enflasyon tahmin patikası ile, YEP içinde yer alan 3 yıl üst üste %5 büyümenin, ne kadar uyumlu olduğu soru işaretidir. Potansiyelin üzerinde bir hızlı büyüme hedefimiz var ise, ve halihazırdaki teşvikler - kredi politikası da bu yönde ise, bu durumda çıktı açığı hesaplanandan çok daha hızlı kapanabilir. Ve iç talep TCMB’nin hesapladığından da erken enflasyon yaratmaya başlar.

Reel faiz. Son üç ayda politika faizinde toplam 10 puanlık faiz indirimine gittik. Düşen enflasyon ortamında faizin düşmesi de elbette normaldir. Fakat seviyesi kritik. Mevcut mevduat faizimizi stopajdan arındırırsak, yaklaşık %11 seviyesinde bir yıllık getiri sunan mevduat faizinden %11 seviyesindeki 12 aylık enflayson beklentisini çıkardığımızda, reel faiz anlamında hiç bir getiri kalmamakta. Bu da hiç tercih etmediğimiz halde dövize talebi körüklemektedir. Hiç bir merkez bankası da dolarizasyonu tercih etmez, çünkü para politikası etkinliğini azaltır.

Destekleyici global ortam. Global rüzgar gelişmekte olan ülkeler lehine. Brexit tarafında bir miktar ışık belirdi, Çin-ABD ticaret savaşında görece rahatlama mevcut. Global para politikası ve finansal koşullar gevşek. Durum buyken, dönem dönem yanlış attığımız adımlar, piyasa tarafında anında bir reaksiyona sebep olmayabilir. Hatta finansal piyasaların çok iyi seyrettiği 3-5 ay dahi geçirebilirsiniz. Bu rehavete kapılmamıza sebep olmasın. Rüzgar tersine döndüğünde, aynı tepkisiz piyasa bir anda cebine koyduklarını çıkarıp hızla olumsuz fiyatlamaya dönebilir. Geçtiğimiz dönemlerde de sıklıkla başımıza geldi.

Özetle, bundan sonraki faiz indirimlerinde daha temkinli (sabırlı) olmamız gereken bir sürece giriyoruz. Enflasyonla mücadeleye dair test dönemimiz asıl şimdi başlıyor. Bu, sadece enflasyonu kontrol etmemiz açısından değil, istediğimiz büyümeye gerçekten erişebilme kabiliyetimiz açısından da önemli olacak.