Küresel büyüme rakamları hergün aşağı revize ediliyor. İçine girmekte olduğumuz ikinci çeyrekte Avrupa ekonomisinin yıllıklandırılmış reel %20 civarında daralması beklenirken, ABD ekonomisine dair tahminler de benzer seviyede. Tüm tahminlerde “V” şeklinde bir büyüme varsayımı yapılmakta. 2020’nin ikinci yarısında virüs etkisi geçer ve hızlı bir büyüme geri gelir varsayımı. Elbette bu, en iyimser senaryo. Zaten iki senaryomuz var, ya bu iyimser senaryo olacak veyahut, virüsün etkisi uzarken ekonomiler daralmayı sürdürecek. Bu durumda da finansal kriz çıkacak ve 2009’dan çok daha kötü ve belki tarihteki en derin durgunluklardan birine gireceğiz. Cevabı kimse bilmiyor.

Rakamlara bakalım ne kadarlık bir destek lazım?

Rakamlara bakarsak. Bugün Avrupa PMI verileri geldi. 2009’a kıyasla daha derin ve sert bir görüntü var. Detayı merak edenler için link: https://www.markiteconomics.com/Public/Home/PressRelease/30078c37216c413bb410af22ae547068

Görüleceği üzere, Avrupa’da şiddetli bir daralma mevcut ve 2020’nin muhtemelen tamamı kaybedilmiş durumda. Keza global tarafta ekonomik aktivite de 2020’de daralacak gibi. Bırakın Türkiye’yi herhangi bir ekonominin bu resmin dışında kalması olanaksız. Belki bir miktar G. Kore olabilir o kadar.

2009 yılında Avrupa 1 ya da 2. Çeyrekte yıllık %3-4 daralırken, TR ekonomisi reel %14 daralmıştı.  2009 yılında dünya %1.7 daralırken de TR %4.7 daralmıştı. Ardından 2010’da ise TR birkaç çeyrek çift hane büyüme kaydetti. Elbette yaşadığımız süreç 2009 ile kıyas kabul etmez, ama rakamsal gerçeklere de bakmamız gerekiyor.

Dünya hasılası (GWP, gross world product) yaklaşık 85 trl dolar. Sadece ABD ve Çin bunun %35’ini oluşturmakta. Eğer dünya ekonomisi bahsedildiği şekilde yılın ikinci çeyreğinde %20 daralacak ise (ki %30 tahminleri de var), bu yaklaşık 20 trl dolar demek. Reel / nominal / çeyreklik yıllıklandırma vs  hesabına hiç girmiyorum. Üstünkörü bir hesapla dahi yaklaşık 15-20 trl dolarlık bir kayıp meydana gelecek. O zaman yaklaşık 3-4 trl usd’ye varan destek paketleri yeterli mi olacak. Piyasada da benzer hesabı her yatırımcının kolayca yapabileceğini düşünebiliriz.   

Merkez Bankaları’nın bu denli yüklü paketlerle gelmesi de bu yüzden. Maliye politikalarını hızla devreye sokma çabası da bu yüzden. Hanehalkının cebine para konması (helikopter para), ve özel sektörden ticari senet (commercial paper) alınması da, dün gelen FED açıklamaları ile şirket tahvillerinin dahil edilmesi, sınırsız parasal gevşeme (unlimited QE) hep bu sebepten. Yeterli mi? Durum, yapılan hesaplar gibi ise hala daha fazlasına ihtiyaç var. Para nereden gelecek, elbette basılacak.

Türkiye ne yapabilir?

Attığımız önlem adımlara bakarsak, bir çaba var ama yeterli değil. Bu hafta da keza ise vergi ötelemeler icra tarafındaki adımlar, bankalarımızın attığı adımlar olumlu ama fazlası gerekli.  

İki konuya dair hızla adım atmamız lazım. Nakit lazım gibi aslında dişe dokunur olmayan görüşleri geçiyorum elbette nakit lazım. Ne yapılmalı.

Birkaç kabul ile başlayalım. 1) Mükemmel mekanizma oluşturmak için çabalamayalım o kadar vaktimiz yok ve kolay değil. 2) Önlem uygulamalarında, kısa vadeli aylık aylık ilerleyen bir mekanizmaya konsantre olmalı. Zira 2 ay sonrasını bırakın 10 gün sonrasını göremiyoruz.

Üç sektör önemli; hanehalkı, reel kesim ve bankalar. En önemlisi şu an hanehalkı ve işsizlik durumu. Diğer ülkeler ne yapıyorsa, daha iyi de bir fikrimiz yoksa, onu yapmamız gerekiyor. Hanehalkının kamu tarafından fonlanması. Nasıl mesela; elektrik gaz su gibi elzem hayatı devam ettirmeye yönelik faturaların belli bir dönem kamu tarafından karşılanması. Borç ötelemesi kredi kartı önlemleri önemli. Maalesef geldiğimiz noktada kamunun, hane halkını borçlandırma yöntemi ile değil, tıpkı global çapta yapıldığı gibi nakit vererek fonlaması lazım. Net konuşalım o paralar hibe edilmek durumunda başka çare yok. Hoşlanmasak da kabul edelim biz de para basmak durumunda olabiliriz. Bunlara ek Anadolu’da pek çok hanehalkının banka kullanmadığını da bilelim. İşler büyük şehirlerdeki gibi yürümüyor ama herkes elektrik gaz su kullanıp ödüyor, herkes gıda alıyor.

İkinci konu kayıtdışı çok fazla, dolayısıyla büyük şirketlerin işçi çıkarmasını denetlesek dahi, küçük şirketler çok zor. Türkiye’de 10 çalışana kadar olan şirketlerin ekonomideki payı %30 civarında (OECD). 250 üzeri çalıştıranların da yine %30’a yakın. Büyükleri denetleyebilsek de küçükler için  çok kolay değil.

Hanehalkını fonlama mekanizmasından daha zor olan ise reel kesimin fonlanması. Bizde ABD’deki gibi ticari senet olmadığı için, Merkez Bankamız gidip şirketlerden ticari senet alıp karşılığında para da veremez. Başka mekanizma lazım. Yüksek düzeyde finansal mühendislik çabası ile vakit kaybedemeyiz, herşey çok hızlı gerçekleşiyor. Hızlı, ve daha kısa süreler için dizayn edilmiş bir fonlama mekanizmasına ihtiyaç var. Benzer şekilde KGF gibi yöntemler böyle bir zamanda çalışmaz. Hangi banka hangi şirkete kredi verecek. 1) Zaman alır - o denli vakit yok. 2) banka tercihine bırakılmayacak bir durumdayız. İstekli de olmazlar- belirsizlik içindeyiz ve özel sektörün iki bacağından biri olan bankalardan, öteki bacağa reel kesime destek olmasını bekleyemeyiz. Pratik mana da bekleyemeyiz, isteriz ayrı. Kaldı ki muhtemelen ilerleyen dönemde, güçlü bankacılık sistemine ihtiyacımız doğacak.

Dolayısıyla aracı olan bankayı devreden çıkarıp, kamunun direk özel sektörü fonladığı bir mekanizma gerekir. Kime na kadar fon sağlanacak? Geçen yılın karlarına bakıp aylık oranlama şeklinde olabilir. Vergi tarafında endeksleme şeklinde olabilir. Ciro desteği olabilir. SGK tarafında şirketlerin çalışan maaliyetlerine bakılıp, her ay gözden geçirmek suretiyle, benzer miktarda fonlama yapılabilir. Bankalar yalnızca o fonların reel kesime dağıtılmasında çalışır, ya da sanayi odaları bu dağıtım görevini üstlenir. Şu tarz sesler yükselir elbet, peki ya bu kesim ne olacak, kayıtdışı ne olacak. Her türlü yan etkiye dair sorular. Çok doğru sorular. Ama bu soruları cevap ararken biz, reel kesim işçi çıkarmaya başlar, dayanamayan şirketler olur. Vakit kaybederiz. Kaybettiğimiz vakit bizlere finansal kriz olarak katlanarak dönebilir. O zaman da sorduğumuz sorunun manası kalmaz. Pratik, hızlı olunması ve iktisat kitaplarını da bir süreliğine unutmamız gerekiyor.

FED’in en başta acil faiz indirdiği toplantıyı hatırlayalım. Ne zamandı 3 Mart. Herkes kızmıştı değil mi? Geldiğimiz noktaya ve açıklanan paketlere bakalım. Daha 1 ay bile olmadı.

Sağlık kısmı çok önemli evet. Ekonomi tarafında ise, tüm dünya ekonomileri, bu işin finansal ve uzun süren bir krize evrilmesini önlemeye çalışıyor şu an. Biz de yapmak zorundayız.

Advertisement