Advertisement

Bir ticari kurumun amacı nedir? Kar elde ederek üretime katkı sağlamak. Ticari kurum kar elde etmeden hayatını devam ettirir mi? Orta vadede ettiremez.


Herhangi bir sektör düşünelim. Tekstil misal. Girdileri var. Ürettiği ürünün üzerine kar marjı koyarak satıyor. Gün gelip de girdi maliyetleri, ürünü satabildiği fiyatın üzerine çıktığında, kar yaratamadığında ne yapıyor? O ürünü üretmekten de satmaktan da vaz geçiyor. Düz mantık.


Bankalar da birer ticari kurum. Her ticari kurum gibi hayatına devam edebilmesi için kar elde ediyor olması lazım. Banka temelde nasıl kar elde ediyor? Reel kesimdeki girdi, bankacılıkta kaynak olarak karşımıza çıkar. Neyin kaynağı? Bankaların kredi olarak satacakları paranın kaynağı. Yani mevduat. Reel kesimde kar marjı dediğimiz ise, bankacılıkta faiz geliri marjı olarak çıkar karşımıza. Yani düşük faizden alır (mevduat toplar), üzerine kar koyar ve daha yüksek faizle (kredi verir) satarsınız. Bu ticari faaliyeti kar elde ederek sürdüremediğinizde de bu işi yapmazsınız.


Elbette bankacılık burada yazıldığı gibi kolay bir faaliyet değildir. İşin içine likidite yönetimi, risk yönetimi, aktif kalitesi gibi bilanço yönetimine dair pek çok detay girmekte. Bunlar bu yazının kapsamında değil.


Türkiye’de bankacılık sektörü, 2001 krizinden sonra uygulanan regülasyonlarla çok gelişmiş ve sağlıklı bir yapıya gelmiştir. Böylece bu zaman zarfında başımıza gelen yol kazaları iyi idare edilebilmiştir. Reel kesim çok kıymetlidir ve desteklenmelidir doğru. Fakat bir ülkenin fonlamasını gerçekleştiren ana sektöründe yani finans kesiminde problem ortaya çıkarsa, bununla mücadele etmek sanıldığından çok daha uzun zaman alır.


Bu hafta gerçekleştirilen TCMB toplantısı ve faiz kararı da bir miktar bu tartışmaların gölgesinde kaldı kanımca. Bütün sektör geçtiğimiz hafta sonu duyurulan “Aktif Rasyosu”nu tutturma konsantrasyonunda. Bu rasyoyu %100 tutturamayanlar Mayıs sonu itibari ile her ay sonu belli bir cezaya tabi olacaklar. Piyasada çıkan raporlara ve hesaplara baktığımızda özel bankalar rakamı tutturmakta zorlanıyorlar, kamu bankalarında ise sorun gözükmüyor.


Peki rasyo nasıl dizayn edilmiş? Ne diyor?


Herşeyden önce %100’ü tutturmak istiyorsan verdiğin kredi miktarını artıracaksın. Daha çok menkul kıymet de tutarsan (yani Hazine’ye daha da çok borç verirsen) bunun da katkısı olacaktır ama krediler kadar değil (0.75 kadar ağırlığı var). Bir de döviz likiditen var, bunu da kendinde tutmak yerine TCMB swap hattıyla daha çok Merkez Bankasına verirsen (0.5 ağırlığı var) bu da rasyoyu tutturmanı kolaylaştırır. Böylece bankalarımızın sermaye tamponu olarak yurtdışında tuttukları (ve yine uluslarası rezervde gördüğümüz muhabir ve efektif rakamı vardır), o dövizlerin de bir miktarının TCMB rezervine geçmesi hedeflenmektedir. Yani pay kısmının üç tane farklı hedefi mevcut.


Payda kısmında ise çekirdek fonlamayı oluşturan TL ve Yabancı Para mevduatlar var. Burada da temelde söylenen yabancı para mevduatın 100 iken bunu 125 sayarım, yani rasyonun değeri düşer. O yüzden mümkün olduğunca YP mevduat (DTH) tutma demektedir. Malum dolarizasyon sorunumuz var. Bunun da temel sebebi yüksek enflasyon ve ekonomiye dair endişe, bankaların bu kaleme idediği faizin çok etkisi var mı tartışılır.


Ayrıca rasyo çok çok kritik başka birşey söylemekte. Var olan mevduat yapınla yeteri ölçüde kredi yaratamıyorsan, o zaman mevduat dışı fonlama bul (çekirdek olmayan fonlama), yani borçlan demektedir. Bu rasyoyu bir gün önce gelen, yabancı para menkul kıymetlerin risk ağırlığının da düşürülmesi kapsamında değerlendirmemiz gerekir. Böylece bankalar, sermaye yeterlik rasyosunu bozmadan çok daha rahat yabancı para menkul kıymet bulundurabilecekler.


Bu denklemden, aslında, finans kesimi borçlanarak kaynak yaratsın ve bunu da kredi olarak reel kesime aktarsın sonucu çıkar. Aslında bankacılıkta çok da arzu edilmeyen kredi mevduat rasyosu hızlı artışı ile sonuçlanabilir. Kısa vadede makro bazı hedeflere yaklaşmamız için dizayn edilmiş ise de, orta uzun vadede sektörü borçlanma yoluna itmektedir. Bankaların daha orta vadede vermesi muhtemel reaksiyon da bilançoları küçültmek olabilir. Bu tarz şeyler hedeflediğimizi sanmıyorum, umarım hesaplara katılmıştır bunlar.


Şimdi bir de bu hafta yaşadıklarımıza gelelim. Bankalar elbette kredi vermek isterler çünkü ana ticari faaliyeti budur. Sorun; istenildiği kadar kredi verilmiyor olmasında. Dünyada hangi ülkeye bakarsak bakalım kredi arzının azaldığı dönemler resesyon dönemleridir. Çünkü verdiğiniz kredinin geri dönmeme ihtimali artmıştır. Bu yüzden bu ticari faaliyet riskli hale geldiğinden sektör kendini otomatik olarak korumayı alır. Sadece bankacılık için değil her sektör için aşağı yukarı benzerdir durum. Ödemenizi yapamayacağını düşündüğünüz karşı tarafa ürün teslimatı yapmazsınız. Bu örnekte de bahsi geçen ürün “kredi”dir. O yüzden de ilk aşamada yapılmaya çalışılan başka kanallarla rasyoyu tutturmak.


Bono faizleri niye düşüyor? Çünkü bu rasyoyu tutturabilmek için bankalar var güçleriyle menkul kıymete yöneliyorlar. Eurobond olsun devlet tahvili olsun yüklü bir iştah var. Kimse elindeki menkul kıymeti satmak istemiyor. Örneğin Pazartesi günü Tüfe’ye endeksli tahvil ihracı, hiç görmediğimiz bir miktarda 13mlr try olarak gerçekleşti. Normalde bu ihraclar 500mn-1.5mlr try civarı olur. Bankalardan yüklü talep olurken, Hazine de yüklü borçlandı.


Mevduat faizi niye düşüyor? Normal şartlar altında bankalar mevduat peşinde koşardı. Oysa şimdi tam tersi. Mevduatlarım azalırsa da çok sorun değil böylece rasyom yükselir, belki de bunları fona kaydırmak daha mantıklı diyerek (rasyonun payda kısmını küçültmek için) mevduat faizlerini düşürmekteler.


Dolayısıyla mevduat faizi de bono faizi de bu hafta makro ekonomik gerçeklerle hareket etmekten ziyade aktif rasyosu tutturmak için gerçekleşen çabalarla gerilemektedir.


Yazının özeti: Kısa vadede faiz düşüşü, kredi artışı gibi hedeflerin tutması mümkündür. Fakat orta vadede seçtiğimiz yol bizi daha fazla borçlanmış bankacılık sektörü, likidite rasyosu problemi, küçülen sektör bilançosu gibi aslında hiç kimsenin tercih etmeyeceği bir makro sonuca götürebilir.