TL’de yılbaşından bu yana yaşadığımız değer kaybı %25’i geçmiş durumda.
Öncelikle son birkaç gündür yaşadığımız 20 kuruşluk harekete bakarsak, piyasanın pek de beklemediği bir hareketti. Hafta başında hem CDS gevşiyordu, hem de geçtiğimiz hafta bono tarafında az da olsa yabancı ilgisi gördük. Normalleşmeye dair attığımız adımlar da doğruydu. Salı günü eurotahvil ihracını iyi bir taleple gerçekleştirdik. Faizden bağımsız bu ihraçlarımıza son 6 aydır bir talep de yoktu o yüzden de Hazine bu ihraçlara zaten çıkmıyordu-elbette pandemi süreci de etkili. Ardından hafta ortasında şiddetlenen kur hareketine yine şahit oluyoruz. Piyasa da bu hafta bu hareketi jeopolitik gelişmelerle S400’lerin testi ve ABD seçim anketlerinde Biden’ın bir tur daha öne geçmesi gibi çeşitli haber akışları ile açıklama çabasına girdi. Çok altı dolu dememiz zor. Bir taraftan da kurdaki harekete çok da eşlik etmeyen görece sakin bir CDS’imiz mevcuttu. Hafta başında 505’lere kadar gevşemiş ve 530’a gelmiştik fakat 1 ay öncesinde 560’lardaydık hatırlayalım. Dolayısıyla bu hafta kur hareketi ile çok örtüşmeyen karışık piyasa hareketleri de mevcuttu. Makro tarafta ise yeni tetikleyici bir haber akışı da yok. 2 hafta önce de enflasyon problemimiz vardı, dış fonlama sorunumuz da son 3-4 aydır yoğunlaşarak devam etmekte. TCMB rezervleri her geçen gün zayıflıyor doğru, ama bu haftanın yeni haberi değil hiç biri. Sonuç değişmiyor TL’deki baskı kimi zaman jeopolitik gelişmelerden kimi zaman şirket ve vatandaşların yoğun talebinden kimi zaman da çıkan makro bir haberden her hafta başka bahanelerden devam etmekte.
Son dönemde attığımız adımlar; faiz artışı dahil, stopaj, swap uygulamaları, kambiyo vergisi, aktif rasyosuna ayarlamalar son derece doğru düzeltme adımları. Fakat yeterli değil.
İlk aşamada en doğru dizayn etmemiz gereken yer, para politikası. Tam ne yapıyoruz ve neden yeterli olamıyor?
TCMB ortalama fonlama faizi yaklaşık 1.5-2 ayda %7.30’lardan %11.6’ya geldi. TCMB fonlamasının bir kısmını APİ yolu ile (Açık piyasa işlemleri) bir kısmını da swap yolu ile yapmakta. Hemen hemen yarı yarıya diyebiliriz. Swap yolu ile yapılan fonlamanın faizi de henüz yeni, bu sabah %10.25’ten %11.75’e yükseltildi. Bu kadar teknik kısma değinmemin sebebi aslında 24 Eylül’de doğru bir adım olan faiz artışı gelmiş olduğu halde, halen toplam fonlama faizinin (swap+APİ) görece düşük kaldığını anlatmak içindi. Bugün swap tarafında atılan adımın daha evvel gelmesi gerekirdi. Ek olarak, TCMB oldukça karışık olan ve çeşitli faizlerden oluşan fonlama yöntemini de sürdürmekte. Son birkaç gündür de %10.25 olan politika faizi kanalı ile zaten fonlama yapamıyor çünkü o faiz seviyesi yine düşük kaldı. Geleneksel ihalelere (piyasanın belirlediği faiz) başvurulmakta. Orada da son faiz dün %13.15 oldu. Fiyatlamalar ve aslında faiz artışı zaten piyasada gerçekleşiyor. TCMB ise bunu arkadan takip ediyor. Normalde politika faizinin piyasaya rehberlik etmesi gerekir.
Burada piyasaya verilen sinyal de önemli. Enflasyondan ziyade kura bakarak dizayn edilen kısa vadeli bir politika dizaynı elimizi güçlendirmiyor. Artı, ister mevduat tarafında olsun ister TCMB faizinde, daha yeni yeni ancak sıfır reel faize yaklaşıyoruz. TL’deki değer kaybının önüne geçmek istiyorsak maalesef çok daha erken 1-2 puan reel faiz vermemiz gerekmekte idi. Oysa biz bu zamanı “rekabetçi kur” tartışmaları ile kaybediyoruz. Hiç birimiz yüksek faizi savunamayız istemeyiz elbette, maalesef enflasyon ve kur rayında gitmiyorsa başvurulacak başka yöntemler bizi arzu ettiğimiz hedefe ulaştırmadı. Denedik ve sonuçlarını gördük. Dolayısıyla vakit kaybetmeden bu mücadeleyi daha net ortaya koymalı ve piyasaya da bu sinyali vermeliyiz. Daha net, sadece politika faizinin rehberlik ettiği bir para politikası uygulamalıyız. Bu da yeterli olmaz. Buna ek olarak, bugün bunu yaptım yarın da başka bir adım atabilirim sinyali yerine, bu net duruşumuzu uzunca bir süre devam ettirmeliyiz ki ikna edici, öngörülebilir ve güvenilir olsun. Kaçınılmaz olarak bir süre istihdam ve büyümeden feragat etmemiz gerekecek. Son 5 yıldır sürekli aynı sarmal içinde olduğumuzu hatırlayalım. Var olan ya da dizayn ettiğimiz inovatif yöntemlerimizle daha uzun vadede büyüme ve istihdamdan feragat etmek zorunda kalıyoruz.
Bu yüzden son 1 aydır atmaya başladığımız normalleşme adımları çok olumlu ama devam ettirmeliyiz. Piyasayı sürekli doğru iktisadi aksiyonlarla beslememiz gerekiyor. 22 Ekim’deki TCMB’de toplantısı da bu açıdan yine kritik. Herşeyi tabi ki faizle çözemeyiz; dış finansman, döviz ihtiyacımız azalmıyor, artarak sürmekte. Faiz ve para politikası ise yapmamız gerekenlerin sadece bir kısmı, resim daha büyük.