Yarış Iowa'da başladı
Yarış Iowa'da başladı
ABD'de başkanlık yarışı dün Iowa'da resmen başladı. Sonuçlar iç aşağı beş yukarı beklendiği gibi geliyor. Clinton, Sanders'in hemen önünde yarışı tamamlarken, Trump ise Cruz'a karşı daha farklı şekilde kaybetti. Böylece diğer adayların yavaşça silinmeleri işlemi başladı. Adaylar geride kaldıkça kampanyalarına daha az destek buluyorlar, daha az fonlama daha az tanıtım anlamına geliyor. Böylece, ilk ikinin dışında kalan adaylar yavaşça hayatımızdan silinmiş oluyorlar.
Aslına bakılırsa, para herşey demek değil. Seçimlerde alınan sonuçlardan bunu okuyabildik. 15 milyon dolar harcayıp küçücük bir oy oranı ile bitiren Jeb Bush örneğin, oy başına neredeyse 20 bin dolar harcamış oluyor. Fakat sonuç hüsran.
Bu kısa girişe bir ara son yazmak gerekirse, ABD'de işler beklendiği gibi gelişiyor. Trump ve Cruz arasındaki yarış beklendiği gibi sürüyor ve günün sonunda ayrıştırıcı, popülist söylemiyle Trump'un galip gelmesi bekleniyor. Sosyalist bir söylem geliştiren Sanders'in ise yolda Hillary Clinton'a karşı düşeceği ve orta sınıfı hedefleyen retoriğin bir yerlerde eksik kalacağı beklentisi hakim. Bu arada, Iowa eyaletinde bulunmaları sebebiyle her adayın tarım ile kurabildikleri tek bağ olan çiftliklerden söz etmelerinin oldukça gülünç olduğunu da not etmek isterim kendi adıma. Konuşmalar bittiğinde her adayın çocukluğunu bir çiftlikte geçirdikleri fikrine kapılmaktan kendimi alamadım. Etkisini henüz üzerimden atıyorum.
Böylece sonbahar seçimleri için start verilmiş oldu. Ortadoğu'daki gelişmeler, çakılan dünya ticareti, Asya ile ilişkiler, Çin'in İpek Yolu projesine cevap verilmesi, İran'ın dünyaya entegre edilmesi, büyümenin canlandırılması, serbest ticaret anlaşmalarının detaylandırılması ve tamamlanması gibi yoğun bir politik ajanda yeni Amerikan başkanını bekliyor olacak.
Gelişmelerin piyasa içinse şimdilik fiyatlanacak bir tarafı yok. Sonuçlar belli olana kadar büyük bir sürpriz yaşanmazsa da olacağını tahmin etmiyorum.
Brexit rafa kalkar mı?
Avrupa Konseyi Başkanı Tusk ve İngiltere Başbakanı Cameron arasındaki yoğun görüşmeler ikinci gününe girdi. Taraflardan gelen açıklamalarda önemli ilerlemeler olduğu yönünde bilgiler sızıyor. Taslak metinler üzerinde çalışılacağı yönünde bilgiler alıyoruz. Bunlar piyasaların ve iş aleminin duymayı beklediği açıklamalar. Neden? Gelin biraz İngiltere riskinden bahsedelim.
Ana konu İngiltere olduğu için Avrupa kısmını oldukça kısa kesmek taraftarıyım. Yine de şu muhasebeyi yapmak gerekiyor. Macaristan'daki uygulamalar ve Polonya'nın yeni tavrı birlik için oldukça zorlayıcı. Anti demokratik yönetimler, Avrupa'nın birçok yerinde artan ırkçı ve ayrımcı söylemler ve yabancı düşmanlığı gibi temalar ekonomik durgunluk ile birleşince ortaya sevimsiz bir tablo çıkıyor. Danimarka gibi bir ülke mültecilerin üzerindeki değerli eşyalara el koyma kararı alabiliyor ve Schengen tartışmalı hale geliyor.
İşte böylesi bir ortamda İngiltere'nin birliği terk etmesi kimsenin faydasına görünmüyor. Bunu bilen İngiltere 'pazarlığa oturan güçsüzler arasında en güçlü ele sahip katılımcı' rolünü oynuyor ve bunu başarılı bir şekilde icra ediyor. 2017'de birlikten ayrılmayı oylamayı planlayan ülke öncesinde diplomasi kanallarını açık tutuyor ve aslında 4 ana başlıkta AB ile pazarlık ediyor. Bunlar ulusal bütünlüğün korunması, rekabetçilik, mülteci hakları ve Euro Bölgesi iç işlerinden muaf tutulmak olarak sayılabilir.
Görüşmelerin gelişimi hayli önemli keza İngiltere'nin birlikten ayrılma oylamasında önemli rol oynayabilir. İçeriden gelen haberler karışık ancak AB cephesini odak noktası olarak alırsak doğru yönde adımlar atıldığını anlıyoruz. İngiltere istediklerini alırsa birliği terk etmesine gerek kalmayabilir.
Toplantıların Şubat ayı içinde süreceğini ardından Mart ayındaki yeni toplantılar ile birlikte bir dizi görüşmenin daha olma olasılığını da İngiltere'deki gazetelere konuşan ve Cameron'a yakın isimler dile getiriyorlar.
Sadece Brexit (İngiltere + Exit = İngiltere'nin AB'den çıkışı) detayında baktığımızda, piyasaların bunu ciddi bir risk olarak gördüğünü biliyoruz. Riskin bertaraf edilmesi dahi önce hızlı şekilde piyasalarda fiyatlanacaktır ardından iş çevrelerinde bir rahatlama yaratacaktır. Bu bakımdan görüşmelerden çıkacak sonuçları yakından takip etmek gerekiyor. Küresel ticaretin yavaşlaması, Brexit korkusu, İngiltere Merkez Bankası'nın faiz artırmaması gibi başlıklar ile şekillenen İngiltere'de hisse senetleri yıl başından bu yana %3 aşağıda. Pound %2,3 düşüşte ve 10 yıllık tahvil faizi yaklaşık 40 baz puan düşüşle %1,60'tan alıcı buluyor.