Tüketici güven endeksleri dünyanın birçok ülkesinde gerek özel yapılar gerekse de kamu tarafından tutulan moral çetelesidir.
Güven endeksleri sık frekansla ölçülür ve harcamalar artacak mı onu gösterir. Bu gayet basit bir ilişkdir. Güvenli ve moralli tüketici tüketir yani harcar. Güveni düşük insana ise mal satmanız zorlaşır. O, tasarruf etmeyi seçecektir.
En azından bir süreliğine.
Elbette bir insanın bugün keyfinin nasıl olduğu önemlidir fakat gelecke aylarda ne olacağı da en az bugün kadar önem taşır. Yarınlardan umudu olmayanların yine tasarruf eğilimleri yüksek olur. Böylece ucuz malları tercih edebilirler ya da harcama konusunda mütereddit olabilirler.
Kronik olarak düşük güven ise özellikle dayanıkı tüketim malları gibi pahada ağır malların satın alınmasını zorlaştırır. Bu, bir noktada işletmelerin yatırım kararlarını dahi etkileyebilir.
İşte bu sebeplerle endeksler takip edilir. Policy / Politika, hatta daha iyi bir ifade ile teknik tutum oluşturanlar buna göre karar setleri hazırlamak isterler.
Ülkemizde de güven endeksi son zamanlarda tartışılan konulardan biri. Endeks yükseldiği için sevinip tüketici moralleniyor diye düşünenler var. 100’ü geçmedi ki neden seviniyorsun diyenler var.
Neden böyle?
Çünkü bu ürünün prospektüsünde 0 ile 200 arasında hazırlandığı ve 100 değerinin eşik olduğu yazıyor. Yani 101 ise tüketici iyimser. 99 ise kötümser. Bu yüzden de endekste iyileşme olsa bile bir türlü sonuçlar üstünde anlaşamıyoruz.
Örneğin endeksin arındırılmış verisinde nisan ayında dip gördük (54,90). Endeks o aydan beri hemen her ay yükselişte ve eylülde 61,80 oldu. Ancak buraya bakıp bir analiz yapmak çok zor. Çünkü endeks bize izin vermiyor!
2004 yılında oluşturulan endeksi 12 aya bölüp her yılın ortalamasını gösteren bir şekil hazırladım. Böylece geriye dönük 16 yıla birlikte bakabileceğiz.
Şekil şunu söylüyor: Zaten bizim tüketici bu endekse göre hiç mutlu olmamış! Kimi yıllarda büyüme tüketimle %10’u geçerken de mutlu değilmiş. Yılda 1 milyon araba satın alırken de değilmiş. 3 ayda 600 bin konut satın alırken de.
Mümkün mü böyle bir şey?
Bu arada pek kötümser de değilmiş. Dolar alıp başını giderken ya da enflasyon %25’e sıçrarken de ortalama mutsuzluğu pek artmamış.
Bu kadar duygusuz mudur bu tüketici yoksa bu anketin metodolojisinde mi bir sorun var? Oyum ikinciden yana. Bunun içeriğini hazırlayabilecek uzmanlar pekala TÜİK’te mevcut. Sanırım birinin mantık ve iktisat perspektifinden itiraz edip teknik yönü kuvvetli bu insanları çalıştırması gerekiyor.
Eminim sorun böyle çözülebilir.
Bakın aşağıda ABD’li Conference Board tarafından hazırlanan başka bir güven endeksi var. 1985 yılını baz almışlar ve 100 kabul etmişler. Ekonomik döngülere bakınca endeks tam da yerli yerine oturuyor.