Advertisement

2008 yılının ikinci yarısından itibaren küresel krize politika tepkisi, birçok gelişmiş ülkede para ve maliye politikalarını genişletici yönde kullanmak oldu. Bu alanda Amerika ve İngiltere başı çekti. Euro Bölgesi zaten borç krizine girdiğinden, maliye politikalarını sıkılaştırıcı yönde kullanırken, para politikasında kontrollü bir gevşemeye gitti. Çin ölçülü bir biçimde hem para hem de maliye politikasını gevşetti. Japonya ekonomi politikalarında başlarda ölçülü bir gevşemeye giderken, seçimlerden sonra gaza bastı.
Euro Bölgesi ve İngiltere'nin uygulamadaki politikalarda bir değişikliğe gitme olanağı şimdilik yok gibi görünüyor. Japonya deflasyon tehdidini savuşturup ekonomik büyümesi belli bir ivme kazanana kadar gaza basmaya devam edecek izlenimi veriyor. Amerika ve Çin'de ise genişletici politikaların sonu gelmiş gibi görünüyor. Genişletici politikalara son vermek ekonomi politikalarının sıkılaştırıcı yönde kullanılacağı anlamına gelmiyor. Daha doğru bir betimleme, yılın ikinci yarısıyla birlikte bu
ülkelerde ekonomi politikalarının nötr olacağı.

İŞGÜCÜ PİYASASINDA DÜZELME
Amerikan Merkez Bankası (FED) hem istihdamdaki gelişmeleri hem de fiyat istikrarını gözlüyor. Fiyat istikrarını tehdit eden bir ortam yok. Ama, Amerika'da istihdamdaki gelişmeler birçok açıdan çok parlak değil. İşsizlik oranı düşüyor. İşsizlik oranındaki düşüş istihdamın hızla artmasından değil, işgücü piyasasının daralmasından kaynaklanıyor. İşgücü piyasasının daralmasının arkasında uzun
süredir iş bulamayanların işgücü piyasasını terk etmesi var. İşsizlik süresi uzadıkça iş bulabilme şansı azalıyor.
Amerikan ekonomisinde istihdamdaki gelişmelerin önemli öncü göstergelerinden biri konut piyasasındaki dengeler. Krizden bu yana Amerikan ekonomisinin yumuşak karnı konut piyasasının çöküntüden kurtulmakta zorlanmasıydı. Son aylarda bu alanda olumlu gelişmeler yaşanıyor. Konut fiyatlarında kararlı bir artış gözleniyor. Yeni ve ikinci el konut satışlarında dikkat çekici artışlar söz konusu. Mevsimsel etkiler de göz önüne alındığında, istihdam artışında bir hızlanma söz konusu olabilecek. İşsizlik oranında gözlenen düşüş eğiliminin devam etmesi söz konusu.
Normal şartlarda böyle bir dengede ekonominin ısınması söz konusu olup fiyat istikrarının tehdit altında olabileceği sonucuna varılabilirdi. FED'in tepkisi para politikasını sıkılaştırma yönünde olabilirdi. İşgücü piyasası kısa dönemde ne kadar ısınırsa ısınsın, emtia fiyatlarının düşme eğilimine girmesiyle FED'in fiyat istikrarına yönelik bir kaygısı yok. Dolayısıyla, Amerika'da para politikasını sıkılaştırmaya da gerek yok. Ama, genişlemeci politikaların bırakılmasının da zamanı geldi gibi görünüyor. Aksi takdirde, düzelen işgücü piyasasıyla FED'in üçe katlanmış bilançosuyla para politikasında esnekliğini koruması zorlaşabilecek.

MALİYE POLİTİKASININ ETKİSİ
Fiyat istikrarı içinde yüzde 3'e varan bir ekonomik büyüme maliye politikalarında da Amerika'ya belli bir esneklik kazandırabilecek. Artan kamu borçluluğu ve bütçe açıklarını kontrol altına alma konusunda yaşanan siyasi anlaşmazlıklar, ekonomik beklentileri olumsuza çeviren etkenlerdendi. Büyümenin hızlanması politikacıların bütçe açıkları yoluyla ekonomiyi uyarma arzusunu törpüleyebilir. Kongre'de uzlaşma daha kolaylaşabilir. Böyle bir ortam yaratılabilirse, düzelen beklentilerle ekonomik büyümenin hızlanmasının önündeki engellerden biri de kaldırılmış olur.
Yılın başından bu yana Amerikan ekonomisinin düzelmesinin önündeki en büyük engel, maliye politikalarında yaşanan anlaşmazlıklardı. Bugün bu engel hâlâ etkin bir biçimde çalışıyor. Maliye politikalarından bağımsız ekonominin ivme kazanması, maliye politikaları konusunda yaşanan anlaşmazlıkların törpülenmesi yoluyla, FED'in de işini kolaylaştıran bir olgu. Para politikasının "nötr" duruşa geçmesi için bir başka fırsat.