Advertisement

Euro'yu kurtarma planları içinde iki öneri oldukça fazla taraftar topladı. Birincisi ortak bir "Avrupa Bonosu" çıkarmaktı. İkincisi de, Avrupa Birliği (AB) içinde bankaların birliğini oluşturmaktı. Aslında, iki öneri de teknik olarak Euro Krizi'nin kısa dönemdeki çözümüne yönelik en gerçekçi yaklaşım.
"Avrupa Bonosu" Euro içindeki ülkelerin kendi riskleri yerine Euro kullanan ülkelerin ortak riski ile borçlanmalarına olanak verecek. İspanya riskli görüldüğünden on yıl vadeli bonosu yüzde 7'ye yakın getiri getireceğine, ortak riskle çıkan Avrupa Bonosu'nun aynı vadedeki faizi belki yüzde 3 olacak. İspanya faizlerin yüksekliği nedeniyle kamu finansmanın bozulması önlenmiş olacak. Daha da önemlisi, şimdi borçlanmakta zorlanan İspanya ve diğerleri çok daha rahat borçlanabilme olanağına kavuşacaklar.
Bankaların birliği fikri de benzer bir amacı güdüyor. Sorunlu ülkelerde ekonomik birimlerin bankacılık sektörüne güveni her geçen gün azalıyor. Bankalardan mevduat çıkışı yaşanıyor. Euro içinde mevduat sorunlu ülkelerden başta Almanya olmak üzere şimdilik sorunsuz olan ülkelere kayıyor. Sermaye çıkışı krizi derinleştiriyor. Bankaların birliği kurulabilse, AB içindeki tüm bankalar tek elden gözetim ve denetime tabi tutulacak. Mevduat sigortası tek elden yönetilecek. Bankalara sermaye gerektiğinde, bankalara tek elden sermaye katkısı yapılabilecek. Kısacası, her bankanın riski, bulundukları ülkenin riski ile değerlendirileceğine, tüm AB'nin riski olarak değerlendirilecek.

DOĞRU AMA GERÇEKÇİ DEĞİL
Euro içinde bazı ülkelerin riski o denli arttı ki, riskin ülke bazında olması yerine tüm AB ya da Euro Bölgesi geneline yaygınlaştırılması kısa dönemde doğru bir çözümmüş gibi görünüyor. Çözümün tek bir sorunu var. Riskler AB geneline yaygınlaştırıldığında, faturayı kim ödeyecek? Bir başka şekilde sorarsak, AB'nin kefili kim? Bu sorunun yanıtı hiç kuşkusuz Almanya. Çözüm, bütün sorunlu ülkelerin beslenme hortumunu Almanya'ya bağlamasını içeriyor.
Almanya, teknik açıdan doğru olan bu çözümlere doğal olarak kendi açısından karşı çıkıyor. Avrupa'ya açık çek vermek istemiyor. Daha önce kurulan kurtarma fonları da bir anlamda Euro içindeki ülke risklerini bölge genelinde yaygınlaştırmaktı. Gerek Avrupa Finansal İstikrar Fonu gerekse Avrupa İstikrar Mekanizması ortak bir havuzdan sorunlu ülkelere mali destek verilmek üzere kuruldu. Destek alan ülkeler borçlarını ödeyemediğinde, başta Almanya olmak üzere, büyüklüğüne göre, bu fonlara para koyan tüm Avrupa ülkeleri zarar edecekler. Zarar edecekler, ama edecekleri zararın sınırı belli. Herkes koyduğu para kadar zarar edecek.


SINIRSIZ KEFALET
Avrupa Bonosu ve bankaların birliği önerilerinde ise potansiyel zararın sınırı belli değil. Örneğin, İspanya'da bankaların ihtiyacı olduğu ek sermaye bir hesaba göre 40 milyar Euro'nun altında, bir başka hesaba göre, 80 milyar Euro'nun üzerinde. Avrupa Bonosu çıktığında, ülke bonolarını pazarlamak zorlaşacak. Piyasa Avrupa Bonosu isteyecek. İtalya, Amerika ve Japonya'dan sonra, dünyanın üçüncü büyük bono ihracatçısı. Avrupa Bonosu yoluyla AB üyelerinin altına imza koyacakları bono tek tek ülkelerin toplam borçlarından çok daha büyük. Bir anlamda kefalet sınırsız.
Avrupa'nın sorunlu ülkeleri krizin çözümünü haklı olarak Avrupa Bonosu'nda ve bankaların birliğinde görüyor. Bu doğru. Ama hortumun Almanya'ya bağlanmasını Almanya kabul etmediği sürece bu önerilerin hiçbiri gerçekçi görünmüyor.