Advertisement

Geçtiğimiz yıla güzel umutlarla başlamıştık. Ancak hiç de beklediğimiz şekilde sonlandıramadık.
Bu yıl ise tersi olmakta. Umutsuzluk diz boyu. Kiminle konuşsanız, kimi dinleseniz yalnız negatif fikirler duyuyorsunuz.
Oysa ben bunun tam da tersini düşünüyorum. Bu yılın beklediğimizden daha iyi sonuçlarla biteceğini bekliyorum.
Bunlar sadece iyi niyetli, altı boş beklentiler değil. Aksine, ben dünya ekonomisinin artık dibe vurduğunu ve buradan yavaş da olsa yukarı doğru tırmanışa geçeceğine inanıyorum.
■ Almanlar Avrupa'nın liderliği ve kontrolü ellerine geçince sorunların çözümüne ayak diremekten vazgeçecekler ve ellerini ceplerine atıp gerekli parayı ortaya koyacaklardır.
■ ABD ise düzelebileceği kadar düzelmiştir. Bundan sonrası yavaş gidecek bir süreçtir.
■ Asya büyüme hızındaki yavaşlamaları giderebilmek amacıyla dünyanın ekonomik sorunlarına daha aktif bir biçimde yaklaşacaktır.
■ Ellerinde yüksek miktarda nakit bulunan ve seçeneklerinin kısıtlılığı nedeniyle getirileri giderek düşen piyasa oyuncuları, fonlar ve varlık yöneticileri bu tabloyu gözlediklerinde harekete geçeceklerdir.
Bu dört hamle piyasalardaki karamsarlığı umuda dönüştürecek nitelikler taşımaktadır.
Beklentim bu tablonun yılın ilk yarısında şekilleneceği ve daha sonra ise giderek güçleneceği noktasına odaklanmaktadır. Bu ise krizin zaman alacağı kesin çözümlenme süresinin başlangıcı demektir.
Kuşkusuz Türkiye de bu gelişmelerden olumlu etkilenecektir.
Hele terör sorununda ilerleme kaydedersek, Suriye ile sıcak temasa girmezsek ve siyasilerin faiz takıntısında bir gevşeme gözlemleyebilirsek 2012 bizim için iyi bir yıl olacaktır.

***

Piyasalarda türbülans

Geçtiğimiz hafta ve özellikle cuma günü Türk finans piyasası "çok müstesna" türbülanslarından birini daha yaşadı.
Merkez Bankası'nın 3 milyar doları aşan müdahalesinde TL/Dolar kurunu geriletmek mümkün olmadı. Likidite bol olunca bu kadar dövizi alacak TL piyasadan bulunabildi.
Bir aylık repo ihalesinde faiz son yılların en yükseğine, yüzde 11.34 oranına yükseldi.
Kanımca siyasilerin "faiz takıntısı" bizi bu noktalara taşıdı. Merkez Bankası'nın bunda bir suçu yok. Onlar ne yapsın. Siyasilerin baskılarını azaltmaya çalışıyorlar.
Şimdi ise soru piyasanın sığ ve işlem hacminin düşük olduğu bir zamanda ortaya çıkan bu tablonun önümüzdeki günlere yansıyıp yansımayacağı.
Kanımca sistem içerisinde köpekbalığı gibi dolaşan spekülatörler kan kokusu aldılar. Bu yemi bırakmak istemezler. Alacakları pozisyonlarla TL'nin değerini daha da düşürüp buradan yararlanmak isteyecekleri olağandır.
Yapılacak iş faiz oranlarını artırarak bu olanağı onlara vermemektir.
Ne yazık ki, bir yıl önce para politikasını değiştirmeseydik ve faizleri birkaç puan artırsaydık, şimdi spekülatif saldırılardan uzak ve daha düşük bir dengede bulunuyor olacaktık.