Advertisement

İki gündür Washigton'dayım. IMF Dünya Bankası'nın bahar toplantılarını izlemek, ülke yöneticileri ve uzmanlarının görüşlerini birinci elden öğrenmek ve finans çevresi ile görüşmek amacı ile buraya geldim.
Türk Hava Yolları'nın İstanbul Washington direkt uçuşu büyük kolaylık. Otuz yılı aşkın bir süredir buralara gelip giderim. Uçak aktarmaları ve bunun yarattığı zaman kaybını bu kez hissetmedim.
On bir buçuk saatte İstanbul'dan binip, Washington'a varıyorsunuz.
Bu yılki toplantıların pek renkli geçtiğini söyleyemem.
İki nedeni var.
Birincisi, bugüne kadar halının altına atılmış sorunlar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor. Gerçeklerle yüzleşme şimdi bütün acımasızlığı ile ülke yöneticilerinin karşısına dikiliyor.
İkincisi, G-20 ülkelerinin hâkimiyeti burada açıkça hissediliyor. Kararları, dünya üretiminin yüzde 85'ini gerçekleştiren G-20 ülkeleri alıyor. Sekreteryasını ve uygulamayı denetlemesini ise IMF yapıyor.

IMF'YE YENİ GÖREV
Nitekim G-20'nin küresel ekonomilerin karşılaşabileceği riskleri ölçmek için aldığı çerçeve kararını önemli bir adım diye düşünüyorum.
Bundan sonra Türkiye'nin de dahil olduğu G-20 üyeleri IMF tarafından yakın izlemeye alınacak.
Birinci etapta dünya üretiminin yüzde 5'den daha fazlasını üreten 7 büyük ülke belirlenen kriterler açısından IMF'nin yakın ilgisine "mazhar" olacaklar.
Buradaki 4 önemli kriter, kamu açıkları, kamu ve özel sektörün borçluluğu ile dış açıkları şeklinde belirlenmiş. Diğer G-20 ülkelerinden bu kriterlere göre risk doğurabilecek olanlar da IMF'nin kapsam alanına girecek.
Türkiye'nin bu aşamada kamu açıkları ve borçluluk konusunda fazla sorunu yok. Ancak dış ticaret kaynaklı cari işlemler açığının oluşturacağı riskler konusunda yakın denetim kapsamına girebilir.
Ne var ki IMF'nin yaptırım gücü hâlâ tartışmalı. Bunu ancak G-20 ülkeleri kendi aralarındaki toplantılarda yapabilecekler.
Bu arada uluslararası para sisteminin yeniden yapılandırılması çalışmaları sürüyor. Oluşturulan çeşitli gruplar bulgularını sonbaharda tartışmaya açacaklar.
Bu çerçevede "yeni bir dünya parası" seçeneği de ele alınıyor.

EN BÜYÜK RİSK ABD'NİN BÜTÇE AÇIKLARI
Hafta sonunda cumartesi akşamı ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner'in bir söyleşisine katıldım. Dünya ekonomisi için belki de en büyük riski oluşturan 14 trilyon dolarlık bu ekonominin yüksek kamu borçluluğunu ve bütçe açıklarının geleceğini birinci ağızdan dinlemek fırsatını buldum.
Geithner sorunların derinliğini kabul ediyor. Önümüzde zor zamanların bulunduğunu da söylüyor.
ABD ekonomisinin büyüme ve verimlilik artışı konularında iyi bir durumda olduğunu belirtmesine karşılık konut sektörünün kendisine gelmesinin 2-3 yıl alabileceğini, bunun da etkisi ile işsizlik oranının düşürülemeyeceğinin de altını çiziyor.
Bir konuda haklı. ABD finans sektöründeki sorunların büyük çoğunluğunu çözümlemiş durumda. Bu inkâr edilemez.
Ancak bütçe açıklarının geleceği ve bu geleceğin kamu borçluluğu yoluyla dünya ekonomilerine yapacağı olumsuz etkiler konusunda pek inandırıcı olduğunu söyleyemem.
Bu konuya yarın değineceğim.