Advertisement

Haftanın, hatta belki de 2012 yılının en beklenmedik gelişmesi, Moody's'in Türkiye'nin reyting notunu yükseltmesi oldu. Özellikle S&P'nin görünümümüzü durağana çevirmesi sonrasında, içeride ve dışarıda, ekonomi çevrelerinde Türkiye'nin bu yıl için reyting notunun yükselmesi ihtimali tamamıyla zihinlerden silinmişti. Bu nedenle, Moody's'in açıklaması piyasalar açısından müspet yönde sürpriz bir gelişme oldu ve doğal olarak dolar kurunu 1.80 TL'nin de altına taşıdı.
Uluslararası yatırımcı ilgisine bağlı olarak da, İMKB'de yukarı doğru trendin güçlendiğini gözlemledik. Bu gelişmenin bir gün sonrasında, TCMB'nin Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından çıkan "yumuşatılmış" duruş mesajı, İMKB'yi 2 Mayıs'tan bu yana ilk kez 60 bin puanın üzerine kalıcı taşımış gözüküyor. Hazine kâğıtlarında 2. el faiz oranları da yüzde 9'un altına gevşedi. Bu durumda, Merkez Bankası'nın sonbahara doğru faiz koridorunun tepe noktasını bir miktar daha indirebileceğine dair mesajlar öne çıktıkça, faiz ve hisse senedi cephesinde hareketli bir yaz geçirilebileceği söylenebilir.

MERKEZ BANKASI SABIRLI OLMANIN MEYVELERİNİ TOPLUYOR
TCMB, 2010 yılı aralık ayından itibaren, heterodoks, yani alışılmışın dışında bir para politikası kurgusu ve uygulamasına başlamasından itibaren ve özellikle 2011 yılı yaz döneminde faiz kararlarıyla, geçtiğimiz sonbahardan itibaren, kimi zaman teknik boyutları aşan eleştirilere maruz kaldı. Merkez Bankası'nın gösterge faiz oranlarını yükseltmemesi eleştirilirdi; hatta manşet enflasyon iki haneli oranlara ulaşınca eleştirilerin dozajı bir hayli kontrolden çıktı.
Merkez Bankası üst yönetimi, yayınladığı düzenli raporlarla, ısrarlı bir şekilde, süreci kontrol altında tuttuğunu ve fiyat istikrarı ile finansal istikrara yönelik göstergelerin eninde sonunda kabul edilebilir düzeylere geri geleceğini belirtti. Bugün itibarıyla enflasyon ve cari açık konusunda, "sabrın ödülü" anlamında piyasa profesyonellerinin 6 ay önceki eleştirilerinden mahcup kalacakları bir tablo yakalamış durumda.
Bununla birlikte, hızla düzelen kredibilitesini, inandırıcılığını, saygınlığını perçinlemek adına, piyasa enflasyon algısında tam anlamıyla ikna çizgisine gelene kadar, üslubunu yumuşatsa da, sıkılaştırılmış para politikası uygulamasını sürdüreceğini belirtmeyi de ihmal etmiyor. Ancak Merkez Bankası'nın, mesajların arasında, hayli belirsiz bir küresel konjonktüre bağlı olarak, çok seri adımların atılabileceğini vurgulama ihtiyacı duyduğu da gözleniyor.

HAZİNE'YE BU YAKIŞTIRMA ŞIK OLMADI
Haftanın en talihsiz şehir efsanesi ise Hazine'nin Moody's'in not artırım kararını pazartesi gününden itibaren bilerek, salı günü dış borçlanma tahvil ihalesine çıktığı yönündeydi. Araştırdık ve öğrendik ki, AB kuralları gereği, çarşamba sabahı 8.35'te açıklanmış olan not kararı için, Moody's'in ancak 12 saat öncesinden Hazine'yi bilgilendirme hakkı var. Bu nedenle, salı günü akşama doğru dış borç ihalesi bittiğinde dahi, daha Hazine'nin Moody's'in kararından haberi yoktu.
Yok, Hazine ihaleye katılacak kurumlara "İyi haber var" diye hissettirdi de, yok bu nedenle ihaleye ciddi katılım oldu da... Her zaman itibarı göklerde olan Hazinemize bu dedikoduları yakıştırmak sektörümüzün profesyonellerine yakışmıyor. Biraz hassas ve duyarlı olmakta yarar var.