Advertisement

Dünyanın önde gelen ekonomileri, son 10 yıldır dünya ekonomisinde hissedilen arz ve talep eksen kaymasına yönelik arayış ve endişelerini artan bir tempoda dile getirmekteler. Uluslararası Enerji Ajansı'nın raporları, dünya nüfusunun yüzde 40'tan fazlasını tek başlarına temsil etmeye doğru koşan Çin ve Hindistan'ın enerji üretim tercihlerinin, havaya karbon salımı ve sera etkisi açısından risk oluşturduğuna işaret etmekte. Bu nedenle, her iki ülkeye de kömürü kullanarak elektrik üretmemeleri adına telkin çabası var.
Ancak, gelişmiş ekonomilerin, Türkiye başta olmak üzere, geleceği parlak, gelişmekte olan ekonomilere kömür ve benzeri fosil yakıtlara ağırlık vermeden enerji üretme telkinleri, bu yönde bizim gibi ülkelere dayatmaya çalıştıkları talepler hem etik değil, hem de gerçeklerle uyuşmuyor. Çünkü gelişmiş ekonomiler, enerji türevlerinin ekonomi-politik gerekçelerle kullanımı, ülkeler arasında enerji teknolojilerinin hakkaniyetli paylaşımı ve önde gelen gelişmekte olan ekonomilerin enerji üretim süreçlerini, enerji kaynaklarını çeşitlendirme çabalarına doyurucu ve inandırıcı bir katkı sağlayamadılar.

ENERJİ ÇEŞİTLENDİRMESİ NEDENİYLE GEÇER NOT
Dünyanın sayılı saygın yönetim danışmanlığı şirketlerinden birisi olan ve 260 bine yakın uzman personeliyle, teknoloji ve dış kaynak hizmetleri alanında uluslararası düzeyde bir başarıya imza atan Accenture'ın Dünya Ekonomik Forumu adına hazırladığı "Küresel Enerji Mimarisi Performans İndeksi 2013" raporu, ülkelerin enerji üretiminde çevreye gösterdiği duyarlılık ve enerjide ulaşılabilirlik ile arz güvenliği açısından da performanslarını gözler önüne sermekte. Türkiye, söz konusu raporda, genel sıralamada 44. sırada yer alan bir ülke olmasına rağmen, "enerjide ulaşılabilirlik ve arz güvenliği" açısından, en az 10 basamak daha yukarı çıkıyor.
Türkiye'nin genel sıralamadaki yerine göre arz güvenliğinde daha iyi bir performans göstermesinde, başarılı enerji kontratları, enerji piyasasını liberalleştirme çalışmalarında ciddi ve somut adımlar, Türkiye'nin sadece yurtiçi değil, son dönemde ağırlık verdiği yurtdışı enerji yatırımı hamleleri, Türkiye'de yeni kömür ve linyit yatakları bulunması etkili olmuş gözüküyor. Enerji arz güvenliği puanını yükseltmiş olan Türkiye'nin arz güvenliği açısından puanı 0.70 iken, Çin'in 0.60 ve Hindistan'ın ise 0.47. Genel sıralamada Hindistan 62, Çin 74. sırada. Bu noktada, dünyanın önde gelen ekonomileri yıldızı parlayan gelişmekte olan ekonomilere enerji arz güvenliği açısından samimi, dürüst ve barışçıl bir tutumla yaklaşma becerisi ortaya koymak zorundalar. Hiç kimse, Çin, Hindistan ve Türkiye'nin elinden kömür ve linyite dayalı enerji üretme hakkını alamaz.

KÜRESEL YATIRIMLAR 40 TRİLYON $'A ULAŞACAK
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile Bloomberg HT için gerçekleştirdiğimiz dünkü röportajda da, Bakan Çağlayan, bu temel gerçeklerin ışığında, doğalgazla enerji üretiminin artık teşvik kapsamından çıkarıldığını, bunun yerine, Türkiye'nin kendi kömür ve linyit yataklarını ekonomiye kazandırmak ve
özellikle kömür ve linyitle elektrik üretimine ağırlık vermek üzere, bu alanı artık teşvik kapsamına aldıklarını, teşvik yönetmeliğinin ise imza için Cumhurbaşkanı Gül'ün değerlendirmesinde olduğunu vurguladı.
Accenture'ın raporu kritik önemde. Bu rapordaki detaylar, önümüzdeki dönemde G-7 ile E-7 arasında, pek de G-7 lehine işlemeyecek gibi gözüken rekabet sürecinde, Çin, Hindistan, Türkiye gibi ülkelerin enerji alanından sıkıştırılabileceğine işaret ediyor. Bu nedenle, Türkiye'nin "Küresel Enerji Mimarisi Performans İndeksi 2013" raporundaki detayları iyi analiz ederek, küresel enerji oyununda, olası tuzaklardan kendisini uzak tutması ve enerji piyasasını liberalleştirmeyi tamamlaması bir yana, enerji çeşitlendirmesinde de ciddi bir performans göstermesi gerekecek. Enerji oyunu adil oynanmıyor, çok sert oynanıyor. Bu nedenle, "Nükleer enerji Türkiye için lüks" sözlerine kanmayalım.