44. Dünya Ekonomi Forumu (DEF) toplantıları her zamanki gibi Financial Times yazarı Martin Wolf'un yönettiği "Küresel Ekonomiye Bakış" oturumuyla sona erdi. Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde, Almanya Finans Bakanı Wolfgang Schauble, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi, Japonya Merkez Bankası Başkanı Haruhiko Kuroda, İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mark Carney ve Blackrock Yönetim Kurulu Başkanı Haruhiko Kuroda'nın katıldığı en kapsamlı DEF oturumundan dünya ekonomisine 2014 yılında çıkan başlık, "dikkatli iyimserlik" oldu.
Panelistler bu yıl dünya ekonomisi için daha iyimserdiler, ancak tehlikeli olacak kadar iyimser değillerdi.
Geçen yılın yıldızı gelişmekte olan ülkeleri, bu yıl gelişmiş ülkelerin geri gelen kırılgan büyümesinin gölgesinde kaldı. FED'in çıkış stratejisinin gelişmekte olan ülkelere etkisini, en büyük yeni risk olarak niteleyen IMF Başkanı Lagarde'a göre 2 numaralı risk deflasyon, üç numaralı risk ise toparlanamama idi. Lagarde, "Gelişmekte olan ülkeler FED'in çıkış stratejisinden kendi ülkelerinde uygulanan politikalara göre ayrışıyorlar" yorumunda bulundu.
Oturumdan erken ayrılan Avrupa Merkez Bankası Başkanı Draghi, "Deflasyon riski görürsek elimizdeki tüm araçları kullanırız. Ancak şu an için deflasyon riski görmüyoruz. Bu araçlar hakkında konuşmamı
isteyeceksiniz ama konuşmayacağım, çünkü konuşursam pazartesi piyasalar etkilenir" dedi.
"ABD ekonomisi toparlanıyor AB ekonomisi ise hâlâ kırılgan, ancak dolar Euro'ya göre neden daha değersiz?" sorusunu Alman Finans Bakanı Schauble, "Bu konu aramızdan ayrılan Draghi'nin cevaplaması gereken bir konu" diyerek yanıtladı. Schauble ve Draghi'ni diyalogu bana Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın Davos'ta BloombergHT'ye verdiği röportajdaki mesajını hatırlattı. Babacan'ın "Merkez Bankası ile ilgili yapılan münferit açıklamalarda dikkatli olunmalı. Merkez Bankası'nın bağımsızlık alanını ihlal edecek şekilde konuşanlar çıkabiliyor" değerlendirmesinin altını çizmek istiyorum. Gerçekten AB'li bakanlar ve Merkez Bankası Başkanı Draghi bizdeki örnekleriyle karşılaştırıldığında bu konuda oldukça temkinli olmakta haklılar. Aksi takdirde piyasalar üzerinde ateşle barut gibi etkili olabiliyorlar.
Martin VVolf'un tabiriyle geçen yıl Davos'ta krizi ensesinde hissetmeyen tek ülke olan Türkiye'ye bu yıl adeta nazar değdi. BloombergHT canlı yayınında konuşan Virgin Grup Yönetim Kurulu Başkanı Richard Branson ve yeni Yörsan'ı satın alan Abraaj kurucu ortağı Mustafa Abdel-Wadood gibi tarihi düşük lirayı yatırım için fırsat gören yatırımcıların yanı sıra çoğu katılımcı, "Türkiye'de neler oluyor?" sorusunu bizlere yöneltir oldu. Aslında Başbakan Yardımcısı Babacan'ın krizin kâhini Roubini ve Renault Nissan Yönetim Kurulu Başkanı Carlos Ghosn ile katıldığı oturumda, gelişmekte olan ülkeleri zor bir yılın beklediği tartışıldı. Roubini'yegöre, gelişmekte olan ülkeler; FED'in tahvil alım programını sonlandırmaya başlamasına siyasi risk ve çoğunda seçimler de eklenince mükemmel bir mini fırtına
yaşıyor.
Türkiye ile ilgili en kötümser yorum ise Eurasia Grup Başkanı lan Bremmer'dan geldi. Oturum sonrası gördüğüm Bremmer'a "Neden Türkiye son gelişmelerle artık gelişmekte olan ülke olmaktan çıkıyor. Neden düşen ekonomi olmaya aday" değerlendirmesinde bulunduğunu sordum. Bremmer, "Başbakan Yardımcınız Babacan'ın Davos'ta olup ülkenizde olan biteni anlatması faydalı, ancak yabancı basında Türkiye'ye dair her gün yeni bir yolsuzluk skandalı haberi çıkması, piyasa algısını kötü etkiliyor. AB çıpasından ziyade bir an önce hukuk reformu yaparak güven algısını geri tesis etmeniz gerekiyor" diyor.
Anlayacağınız Türkiye algısı ve imajı yurtdışında oldukça kırılgan. Biz gazeteciler dahil olmak üzere işadamı, bürokrat ve devlet adamlarının söylediklerinde çok dikkatli olması gereken bir dönemden geçiyoruz.