BERAAT ETMEK

Belki de farkındasınız. Burada bazen haftada 3 yazı yazdığım zamanlar da oldu. Şimdi ise yazı yazmaya elim gitmiyor. Neden diye sormuyorsunuz bile. Farkındayım.

Bizler 1980’lerde spor efsaneleriyle büyümüş bir nesiliz. Kendim tenisçi olduğum için hayatımda en sevmediğim iş, dışarıda olan topa içerde, içerde olan topa da dışarıda demektir. En kritik anlarda bile rakibin kendi sahamda çizgiye değen topuna dışarıda dememişimdir. Hatta daha da ileri götürüp hakemin yanlışını düzeltmişimdir. Bugün iş hayatımda da, aile ilişkilerinde de hile hurdadan hoşlanmam. Gerçekleri saptırmam. Karşındakinin gücüne göre davranmam. Şartlara göre de doğru olanı yapmaktan geri adım atmam. Varken yok demem. Bunun tersini yapan kişiler de kim olursa olsun kredisini eksiltir benim gözümde. İnandırıcılığını kaybeder.  

Hırslıydık o zamanlar. Ama hırsımız ahlakımızın üzerine çıkmazdı. Öyle bir nesil olarak yetiştik. Ancak bugün bakıyorum ki, konuşma tarzından iş yapışına, sosyal ilişkilerinden spora bakışına kadar hiç tasvip etmediğimiz davranışlarda bulunan insanların sayısı arttı. Peki bu kişiler nerede yaşıyorlardı ? Bizim etrafımızda böyle kişiler hiç olmamıştı. Kavgacı, geçimsiz insanlar vardı ama onlar da ahlaklıydılar ve hak yemezlerdi. Özellikle sahaya çıktıklarında mertçe mücadele ederlerdi ve sonunda yenseler de yenilseler de rakiplerinin elini sıkarlardı.

O yıllarda tanıdığım futbol efsaneleri de böyleydi. Rahmetle andığımız  Kamil ALTAN, Yalçın KIZILKAYA, Metin OKTAY, tanıyamadığım ama okudukça saygı duyduğum Ali ALTUNER, Gürsel AKSEL, Allah uzun ömür versin Can BARTU, LEFTER, Turgay ŞEREN, Nevzat GÜZELIRMAK gibi Türk Spor Tarihine damga vurmuş insanların özü sözü bir, bir kişinin yüzüne söyleyemeyeceği lafı arkasından da söylemeyen insanlar olduğunu gördüm, anladım. Biz o derece nezaket ve mertlikteki insanların yanında büyüdük.

Bugün ise şike soruşturması altında ortaya çıkan telefon kayıtları gösteriyor ki, maalesef spor camiasında yukarıda bahsettiğimiz mertlikte ve nezakette insan sayısı yok denecek kadar azalmış. “Şike vardır, yoktur” tartışması bir kenara, biraz önce konuştuğu bir insana iki dakika sonra bir başka telefonda ağza alınmayacak hakaretleri edebilen insanlar hakkında yorum yapmak, ne iktisadi ne de teknik olacaktır.

İnsanlar her şeyi yaşayabilirler. Ancak doğruyu karşısındakinin gücüne göre esnetmeye çalışan, sorunları ahlaktan uzaklaşmadan çözmeye çalışacağına başka teşebbüslerin içine giren, emniyet tarafından tespit edilmiş ya da edilmemiş olsun, arkasından hakaret ettiği, “ona şöyle yapacağım, böyle yapacağım” dedikten sonra aynı masada yemek yiyip sarmaş dolaş oturanların bana göre şike yapmış olup olmaları önemli değil. O mahkemelerin kararı vereceği bir durum. Beraat de edebilirler.

Ancak sosyal ilişkilerindeki davranışlar, yaptıkları adaletsizlikler, verdikleri üzüntüler, insanlara taktıkları sıfatlar, telefonda veya başka yerlerde yaptıkları konuşmalar sonunda, Türk Vatandaşının vicdanında beraat edip etmeyecekleri de çok büyük önem taşıyor. Hangi takımdan olduğu yada tespit edilmiş olup olmadığına bakmaksızın söylüyorum.

Herkese iyi bir yıl diliyorum.

Advertisement