Yapay zekâ çağında kredi tekliflerinin görünmezlik sorunu
Bir önceki yazımda ticari bankacılığın dijitalleşme yolculuğunda en büyük riskin, müşteriye sunulan deneyimin gerçek dünyanın hızına yetişememesi olduğunu vurgulamıştım. Kurumsal müşterilerin artık yalnızca ürün değil entegre ve kesintisiz bir dijital deneyim beklediğini, bu beklentinin karşılanmadığı noktada bankaların rekabet avantajını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylemiştim. Bu yazıda ise aynı dönüşümün kredi süreçlerindeki en kritik boyutuna, yani kredi tekliflerinin görünürlük sorununa odaklanıyorum. Çünkü dijital deneyim yalnızca arayüzlerle değil, işletmenin ihtiyaç duyduğu finansmanla buluşma hızında beliriyor. En doğru kredi ürünü bile görünür değilse, dijitalleşme çabasının tamamı eksik kalıyor.
Yapay zekânın finans sektöründeki yükselişi artık tartışma konusu değil, bankacılık süreçlerinin tamamını yeniden yazan, geleneksel iş modellerini dönüştüren bir gerçek. Fortune Business Insights verilerine göre, finansal hizmetlerdeki yapay zekâ araçları pazarı 2024’te 1,5 milyar dolar seviyesindeyken, 2032’ye gelindiğinde 4,2 milyar doları aşması bekleniyor. Bu durum, sektörün yalnızca dijitalleşmediğini, aynı zamanda algoritmalar etrafında yeniden şekillendiğini gösteriyor.
Bu dönüşümün merkezinde kredi süreçleri yer alıyor. Geleneksel “başvuru–değerlendirme” yaklaşımının yerini artık ihtiyacı proaktif olarak analiz eden, doğru kredi ürününü eşleştiren ve risk ile fiyatlamayı gerçek zamanlı optimize eden sistemler alıyor. Ancak bu dijitalleşme dalgasının ortasında giderek büyüyen ortaya şu kritik sorun çıkıyor: Kredi tekliflerinin görünmez olması!
KOBİ’ler doğru teklife ulaşamıyor
Bugün işletmelerin finansman arayışı çoğunlukla aynı döngüyle ilerliyor; çalıştıkları bankaya gidip teklif alıyor, alternatif bankaları sorguluyor ve koşulları manuel olarak karşılaştırmaya çalışıyorlar. Bu süreçte kredi ürünlerinin çeşitliliğinin fazlalığı, fiyat ve limitlerin hızlı değişmesi, ürün bilgilerinin hâlâ PDF’ler, e-postalar ya da şubeden alınan sözlü bilgiler aracılığıyla iletilmesi, işletmelerin veriye dayalı karar verememesi ve tek banka ilişkisine sıkışmaları gibi sorunlar öne çıkıyor.
OECD’nin 2024 KOBİ Finansmanı Raporu’na göre işletmelerin yüzde 42’si alternatif tekliflere ulaşamadığı için rekabetçi fiyat alamadığını belirtiyor. Türkiye’de de tablo benzer şekilde; BKM verileri KOBİ’lerin yaklaşık yüzde 67’sinin yalnızca tek bir banka ile yoğun çalıştığını gösteriyor. Bu nedenle işletmeler aslında piyasada mevcut olan birçok tekliften haberdar olmadan finansman arayışına giriyor.
Yapay zekâ, kredi ekosisteminde üç kritik alanda dönüşüm yaratıyor. Öncelikle kredi ürünlerinin dijital olarak okunabilir hâle gelmesini sağlıyor. Bugün pek çok bankada kredi ürünleri hâlâ PDF, Word dosyaları, Excel tabloları ya da yalnızca şube içi operasyonel notlar şeklinde saklanıyor. Bu nedenle algoritmalar tarafından işlenebilir bir format sunmuyor. Ancak yapay zekâ tabanlı sistemlere geçişle birlikte ürün metadatasının standardize edilmesi, API tabanlı kredi kataloglarının oluşturulması ve fiyatlamanın dijitalleştirilmesi mümkün.
İkinci olarak yapay zekâ, doğru eşleştirme mekanizmalarıyla işletmelerin ihtiyacına en uygun krediyi saniyeler içinde belirleyebiliyor. Gelişmiş modeller, bir işletmenin nakit akışını, işlem hacmini, ödeme alışkanlıklarını, POS davranışlarını, risk profilini ve sektör döngüsünü analiz ederek en uygun ürünü otomatik olarak öne çıkarabiliyor. McKinsey’e göre bu tür gelişmiş eşleştirme modelleri kredi dönüşüm oranlarını yüzde 25’e kadar artırabiliyor.
Üçüncü olarak ise yapay zekâ, kredi ürünlerinin fiyat, vade, limit ve teminat koşullarına ilişkin güncellemeleri gerçek zamanlı olarak işleyebiliyor. Özellikle Türkiye gibi fiyatlama değişikliklerinin hızlı yaşandığı ülkelerde, bir teklifin güncelliğini manuel olarak takip etmek neredeyse imkânsız hâle gelirken, gerçek zamanlı veri akışı bu sorunu tamamen ortadan kaldırıyor.
Bankalar daha görünür olmalı
Bugün daha iyi bir teklif sunmak değil, görünür olmak rekabet avantajı yaratıyor. Bir kredi ürününün rekabet gücünü artık yalnızca faiz oranı belirlemiyor. Dijital ortamlarda bulunabilir olması, algoritmalar tarafından işlenebilir hâle gelmesi, açık bankacılık platformlarına entegre çalışması ve işletmelerin ihtiyacına göre otomatik olarak eşleşebilir bir yapıda olması önem kazanıyor. Bu nedenle bankaların dijitalleşme stratejilerinde ürün metadatasının standardizasyonu, açık bankacılık API’leri, yapay zekâ tarafından işlenebilir kredi katalogları, şeffaf fiyatlama motorları ve KOBİ’lere yönelik dijital müşteri edinim süreçleri kritik başlıklar hâline geliyor. Accenture araştırmaları, kredi ürünlerinin dijital olarak görünür olmasının KOBİ müşteri kazanımını yüzde 32 artırdığını ortaya koyuyor.
Kısacası daha dijital, daha şeffaf ve daha erişilebilir bir finansman ekosistemi artık bir tercih değil, kaçınılmaz bir gelecek. FinTech Weekly’de okuduğum bir makaledeki bir cümle durumu çok iyi özetliyor: “En iyi kredi ürünü bile görünür değilse, işletmeye ulaşması mümkün değil!”