Advertisement

Aslında bilinen, beklenen ilan edildi. FED yıl sonundan itibaren tahvil alımlarını azaltacağını, gelecek yılın sonuna doğru faizleri yükseltmeyi düşüneceğini söyledi. Dünya piyasaları karma karışık hale geldi. Doğal olarak yüksek cari açığını sıcak parayla finanse eden Türkiye ve diğerleri biraz daha fazla etkilendiler.

YENİ BİR BÜYÜME MODELİ LAZIM

FED'in kararını anlayabilmek için biraz geriye gitmek lazım. Amerika, AB ve diğer gelişmiş ekonomiler 1990'lı yıllarda Sovyetler'in çöküşünün ardından, dünya emek piyasasına arz edilen 3.5 milyar ucuz işgücü nedeniyle ücretlere dayalı tüketim ve ekonomi büyümesi modelini terk ettiler. Fabrikalar sanayileşmiş ülkelerden, ucuz emeğin yoğun olduğu gelişme yolundaki ülkelere taşındı. Klasik, dış rekabete açık sanayi sektörleri bu ekonomilerde önemini yitirdi. Yerine dış rekabete kapalı hizmet sektörü öne çıkmaya başladı.
Yanı sıra tüketime ivme kazandırmak için yeni ürünler yerine aynı ürünün farklı modelleri piyasaya sürülmeye başlandı. Aynı cep telefonunun yeni modeli bir, iki geçmeden raflardaki yerini aldı. Tüketiciye yoğun reklam kampanyalarıyla, eskisinden çok farkı olmayan ürünler satılmaya çalışıldı.
Ancak, yeni ürünü alabilmek için yüksek ücret verilemeyince, merkez bankalarının yardımıyla ucuz borç politikası tercih edildi. Hanehalkı, şirketler dahil ekonomideki tüm kesimler aşırı borçlandılar.
2008'de kriz patlayınca bilançolardaki zehirli varlıklar önce devlet sonra merkez bankaları tarafından üstlenildi ve temizlenmeye çalışıldı. Kamu hazinelerinin borçları arttı, merkez bankalarının bilançoları çok fazla büyüdü. Fazla paradan sermaye piyasalarında varlık balonları oluşmaya başladı.
Bugün gelinen aşamada, FED yaptığı uyarıyla balonların patlamasını önlemeye çalışıyor. Özellikle küçük yatırımcıların olabileceklerden fazla etkilenmemesine gayret ediyor.
Bu arada cari açık verip, "Nasıl olsa döviz bol, finansman kolay" diyerek önceden önlem almayan gelişme yolundaki ülkeler için durum biraz zorlaşacak. Önceden, "fist class'ta" rahat bir uçak yolculuğu yapıyorlardı. Ama inişe geçen uçak büyük bir türbülansa girdi. Umarım kuleyle bağlantısı kesilmez.
Uçak yine de fazla sorun olmadan yere inecek. Ama yeniden havalanabilmesi için teknik bakıma alınması veya yeni model bir uçağın servise sokulması gerekecek.

TÜRKİYE'DE DURUM

Çok farklı değil. Kamunun fazla borcu yok. Ama ülkenin döviz yükümlülüğü varlıklarından 450 milyar dolar daha fazla. En fazla açık 336 milyar dolarla şirketler kesiminin. Bankalar 110 milyar dolarlık açıkla bu döneme girdiler. Döviz artışı öncelikle şirketler kesimini etkiliyor.
Farkın kendisi kadar, bir yıl içinde vadesi gelen 163 milyar dolarlık kısa vadeli borç ve 60 milyar dolar civarında beklenen cari açık da sorun. Bunların finansmanı için bulunacak kaynaklar eskisine oranla daha pahalı olacak.
Bu nedenle Merkez Bankası tek başına döviz kurundaki oynaklıkları azaltmak için yoğun çaba sarf ediyor. Doğrudan döviz satıyor. Satışlar biraz daha sürerse rezervlerin yeterliliği tartışılmaya başlanır. Tahminim bir süre sonra ROM'da bazı değişiklikler yapılabilir. Bu yazının yazıldığı saatlere kadar müdahale bir anlamda başarılıydı.
Ama faiz cephesinde aynı şeyi söylemek zor. Gösterge kâğıdın faizi yüzde 8'e çıktı. Yabancı yatırımcılar risklerini azaltma çabası içerisinde. Faiz baskısı devam edecek.
Yazımı dün aldığım bir twit ile bitireyim. Gençlerin yaratıcılıkları harika. Gezi protestolarının en sevilenlerinden Çarşı'nın bir sloganını ekonomiye uyarlamışlar. "Sık bakalım sık bakalım likiditeyi sık bakalım. Dolarını çek, faizi indir delikanlı kim bakalım!"