Advertisement

Hemen güzel mesajlarla başlayalım… Türkiye’nin dünya turizminde son yıllarda gösterdiği gelişme baş döndürücü: 2000 yılında ilk 15’te bile yer almayan ülkemiz, 2012 yılını dünyada 200’den fazla ülke arasında en çok ziyaret edilen 6. ülke konumuna yükseldi. Geçen seneyi 35,7 milyon turist ile kapatmıştık, 2013 için son iki aya girerken 37 – 38 milyonlar konuşuluyor.

Rakamlara şöyle baktığımızda ilk 5 içindeki ülkeler kolay kolay değişmez gibi gözüküyor. Çünkü 5. sıradaki İtalya’yı geçen sene 46,4 milyon kişi ziyaret etmiş. Ancak ilk 5’i takip eden Türkiye’nin de dahil olduğu ve nispeten yerini sağlamlaştıran grubu oluşturan 8 – 9 ülke arasındaki sıralamada ise her an her şey değişebilir.

Nitekim Dünya Seyahat ve Turizm Rekabetçilik Raporu – 2013’e göre ülkemiz 140 ülke içinde 46. sırada yer alıyor. Bu endeks yasal düzenlemeler, çevresel sürdürülebilirlik, turizm altyapısı, fiyat politikası, güvenlik, sağlık ve hijyen, insan kaynağı, doğal kaynaklar, kültürel miras, ulaşım vb. birçok etken ile besleniyor. Sürdürülebilir başarı, bu ligde daha üst sıralara tırmandığımızda güvence altına alınacaktır. Kuşkusuz gözümüzü dikmemiz gereken tek rakam gelen turist sayısı değil. Elde edilen turizm gelirleri de son derece kritik. Burada dünyada ilk 10’da yokuz, sıramız 12.lik.

Öte yandan 2012’deki Turizm Gelirlerimiz 10 sene öncesinin neredeyse iki katı. Turist başına harcama geçtiğimiz yıl yaklaşık 800 dolar olarak gerçekleşti ve gelirleri arttırmak adına bu rakamın arttırılması gerekli. Gene de henüz potansiyelimizin çok altında olmasına rağmen, turist sayısı ve gelirlerde kaydedilen aşama umut verici. Cari açık ile yaşayan bir ekonomide, ödemeler dengesine pozitif etkisi olan her kalem haliyle itibar görür. İşte turizm de tam böyle bir sektör.

Aslında nelerin yapılması gerektiği de oldukça net: Turizmi 12 aya ve daha geniş coğrafyaya yay, çeşitlendir, ortalama gecelemeyi ve turist başına harcamayı arttır, kaliteyi yükselterek fiyatları yukarı çek, yatak arzını arttır, yurtdışında tanıtım ve yurtiçinde teşvik vb. yasal düzenlemeler ile destekle… Bunların çoğunda kayda değer ilerlemeler de kaydedildi.

Örneğin eskiden “Güneş-Deniz-Kum” ile “Tarih-Kültür” eksenine sıkışmış olan Türk turizmi, şimdi artık İnanç-İbadet / Yeme-İçme-Eğlence / Ekoloji / Sağlık / Kongre / Spor / Yatçılık / Eğitim gibi birçok ürünü dünyaya sunuyor. Bunun ödüllerini de elde etmeye başladı. Yukarıda sizler için hazırladığım tabloda, Türkiye’nin nasıl yükselişe geçtiğini kolaylıkla görebilirsiniz.

Gelişen turizm sadece ödemeler dengesi açısından değil, yarattığı istihdam ile de ekonomiye katkı sağlıyor. Bu yazımda ele aldığım sadece dış turizm. İç turizm de eklendiğinde rakamlar çok daha fazla büyüyecektir. Doğrudan veya dolaylı bu sektörden beslenen, yan sektör, kurum ve kişi sayısı inanılmaz. Tabii ki tüm bu resme bakarken bazı gerçekleri de göz ardı etmemek lazım.

Örneğin turizm istatistiklerinin ne kadar sağlıklı veya yönlendirici olduğu oldum olası gündem maddesi olmuştur. Ülkemize gelen mülteciler de bu sayılara dahil mi, günübirlikçilerin oranı nedir, yurtdışında yaşayan Türk vatandaşları nasıl değerlendirilmeli, turizm gelirlerine turistlerin yaptığı telefon görüşme ücretleri de katılmalı vs. gibi soruların yanıtları, gelen turist sayısı ve turizm gelirleri açısından daha net bir resmi görebilmek adına değer taşıyor. Zaten TÜİK de sene başında, Eurostat ve WTO’nun turizm istatistikleri metodolojisinde son yıllarda yaptıkları yenilikleri dikkate almak suretiyle turizm istatistikleri metodolojisinin güncellendiğini duyurmuştu.

Bir diğer ilginç nokta ise Türkiye’nin sadece turist ağırlayan değil, artık turist yollayan bir ülke konumuna da gelmiş olması. Ortalama refah seviyesinin arttığı, dünya ile daha entegre ve bölgesel bir lider ülke olarak Türkiye’nin doğal olarak Turizm Gelirleri gibi, Turizm Giderleri de hızla artıyor. Benim öngörüm, ödemeler dengesi açısından bakıldığında bu trendin pozitif etkiyi bir miktar tırpanlayacağı yönünde. Genelde turizm giderlerimizin turizm gelirlerimize oranı 1/6 civarında oluyor. Ancak bu hızla büyümeye devam edersek, bu etki çok da önemli olmayacaktır.

Peki, tüm bunların makroekonomik atmosfere nasıl bir yansıması oluyor? Bazı temel rakamlar bize ipucu verebilir. Bunların başında Turizm Gelirlerinin GSMH İçindeki Payı geliyor. TÜRSAB verilerine göre bu oran 2012’de %3,7 olarak gerçekleşmiş. Bu oran 2000 – 2012 yıllarında öyle fazla değişkenlik göstermiş ki, çok net bir trendin varlığından bahsetmek biraz zor olabilir. Ama milenyum sonrası en yüksek seviyeye 2002 yılında ulaşılmış (%5,4). Son üç senedir %3,5 civarlarında bir seyir var.

Bir diğer referans noktası Turizm Gelirlerinin İhracata Oranı. Bir önceki veri ile korelasyon da göz önünde bulundurulursa durum benzerlikler taşıyor. 2012’de bu rakam 19,2. Söz konusu dönemde %34’lere çıktığı da olmuş, 17’lere düştüğü de. Ve gelelim TÜRSAB’ın paylaştığı verilerden en ilgi çekici olanına: “Turizm Gelirlerinin Dış Ticaret Açıklarını Kapama Payı”. Son 7 seneye bakarsak bu oran düşüş trendinde. Sebebi ise her ne kadar turizm gelirler artıyor olsa da; dış ticaret açığının çok daha hızlı artıyor olması. Kriz dönemlerinde frene basıldığı için bu oran artış gösterir. 2012’de ise bu oran %43,75 olarak gerçekleşmiş. Yunanistan’da epeydir devam eden kriz ortamında, turizm gelirlerinin bir nebze de olsa nefes alınmasını sağladığını unutmayalım.

Sektörün ekonomideki dengeler açısından önemi ve ülkeye katkısı, son 30 senede yapılan devasa yatırımlar ve yaratılan istihdam, dünyada geldiğimiz iddialı konumun hepsini düşününce neden BİST’te işlem gören 219 hisse senedinden sadece 10 tanesi turizm sektöründen diye kendine soruyor insan. Yani kote şirketlerin %5’i bile değil. Üstelik BİST’teki performansa bakıyorum da; sektörde 2013’ün ilk 9 ayında 10’a yakın kayıp var, yıllık kayıp ise %0,77.(Fikir vermek adına BİST’te ilk 9 aylık kaybın %4; yıllık kazancın ise 11,61 olduğunu hatırlayalım)

Acaba sektöre karşı piyasalarda bir güven eksikliği mi var? İleride bunu daha iyi gözlemleyeceğiz. Türk ekonomisi turizm üzerine kurulu değil, olmamalı da. Ancak turizmden çok daha fazla gelir yaratmalıyız. Sadece gelir değil, sektörün karlılığı da artmalı. 2013’ün de yeni rekorlar ve cesaret verici rakamlar ile kapanması dileğiyle…