Advertisement

Haftaya ilk çeyrek bilanço dönemi başlıyor. İlk çeyrek bilançolarında artan finansman giderleriyle daralan iç talebin etkisi dikkatle takip edilecek.

Ağırlıklı olarak ithalata bağımlı bir ekonomi olduğumuz için kurda yaşanan her oynaklıkta gözlerimizi şirketlerin döviz pozisyonlarına çeviriyoruz. Özel sektörün döviz pozisyonu Ocak ayı itibariyle 194 milyar dolar seviyesine gerilemiş durumda.

Borçluluğun ana tartışma konularından biri olduğu bu dönemde şirketlerin izlediği risk yönetim politikaları daha da önem kazanıyor.

Data Expert ve Fortune Türkiye işbirliğinde düzenlenen CFO Summit 2019'da maliyet yönetimi tarafında şirketlerin izlediği politikalar masaya yatırılırken ilk çeyrek şirket performanslarına ilişkin ipuçlarında önemli mesajlar var.

"İLK ÇEYREKTE FİYAT ARTIŞLARI NEDENİYLE HACİMLER ETKİLENDİ"

Yiyecek içecek sektöründeki hikaye, maliyet artışlarının fiyatlara ne ölçüde yansıtıldığı konusuydu. İlk çeyrekte denetim mekanizmaları gölgesindeki şirketlerin riski dengeleme gücü bilançolara yön verecek.

Zirvede konuşan PepsiCo Türkiye CFO'su Deniz Alkan, yiyecek ve içecek sektöründe ilk çeyrekte yüksek fiyat artışları nedeniyle hacimlerin etkilendiğini söylüyor.

Maliyet artışlarını fiyatların takip edemediğini kaydeden Alkan, enflasyonun yarattığı baskı ve tüketicilerin geleceğe dönük güven endeksindeki bozulmaların rekabeti daha da zorlu hale getirip fiyat üzerindeki baskıyı artırdığını ve kar marjlarında daralmanın başladığını belirtiyor.

Fiyat politikasında tüketiciyi korumaya çalıştıklarını bildiren PepsiCo Türkiye CFO’sunun açıklamalarına kulak verelim: "Bir ürünün fiyat seviyesi baskılardan dolayı taşınamayacak boyuta geldiyse o tüketicinin o ürünü alabileceği fiyat seviyesinde yeni bir fiyat-paket mimarisine dönmek durumunda kalıyorsunuz. İçinde bulunduğumuz şartlar, riskler bizim gibi şirketleri daha yenilikçi olmaya zorluyor. 2019'un ilk çeyreğinde yiyecek ve içecek kategorisinde çok etkilenme beklemezsiniz ama özellikle hacimlerde yüksek fiyat artışlarından dolayı etkilenmeler olduğunu görüyorsunuz. Her türlü mimariyi, mühendisliği ortaya koyuyorsunuz ama bu da bir yere kadar yeterli oluyor. Bundan sonra büyüme zorlanırsa ne yapacaksınız noktasına gelince de inovasyon devreye giriyor. Yerel bir şirket mantığıyla düşündüğümde portföyü çeşitlendirmek ve iş yapış şeklimizi de tekrar gözden geçirmek gerekiyor. Bu riskleri öngörüp bertaraf edici aksiyonları alıp yolumuza devam etmeye çalışıyoruz. Nakit sıkışıklığının olduğu dönemde kategori stoklarının taşınamaması tüketimin geri çekilmesinden ziyade işletme sermayesi üzerindeki baskılar nedeniyle stokların aşağı çekilmesi ekstra küçülmeyi tetikleyebilir."

Alkan, kurda yaşanan artışın ambalaj maliyeti ve enerji fiyatları üzerinden yansıdığını ifade etti. Rekabetin giderek zorlaşmış olsa da bu durumun geçici olduğunun altını çizen Alkan'a göre, Türkiye genç nüfusu ve turizm potansiyeliyle cazibesini koruyor.

"KURDAKİ ANİ ZİKZAKLAR ŞİRKETLERİ ETKİLİYOR”

Açıklamalardan fiyat mekanizmasının ilk çeyrekte daha çok önem kazandığını görüyoruz. Kurda istikrarlı bir hareketten ziyade yaşanan anlık oynaklıkların şirketleri daha çok zorladığı konusu da bir başka unsur.

Bu konuda BİM CFO'su Haluk Dortluoğlu’nun açıklamaları kayda değer. Gıda perakendesinin daha çok yerel alımla yürüyen bir sektör olduğunu şirket özelinde alımlarının yüzde 80'den fazlasının Türkiye'de üretilen ürünler olduğunu, satışlarının TL cinsinden olması nedeniyle önemli bir kur riski taşımadıklarını kaydediyor.

Şirketlerin kur riski taşımamaları gerektiği görüşünü paylaşan Dortluoğlu, "Eskiden kurda belli istikrarlı artışlar olurdu ama artık kur zikzak çiziyor. Bu dönemde kur riskinin daha hassas yönetilmesi gereken bir konu olduğunu düşünüyorum. Bir çok kuruma göre daha az kur riski taşıyoruz" açıklamasıyla kurda istikrarın önemini vurguluyor.

"DÖVİZ CİNSİNDEN GELİRLERİMİZİ ARTIRARAK KENDİMİZİ SİGORTALAMA PEŞİNDEYİZ"

Bazı şirketlerse bu dönemde riski minimize etmek için döviz cinsinden gelirlerini artırmaya çalışıyor. Bu şirketlerden biri de sağlık sektöründe faaliyet gösteren Acıbadem Sağlık Grubu.

Grubun Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, kullandıkları tüm cihaz ve ekipmanların ithal olduğunu söylüyor.

Grubun Türkiye cirosunun yüzde 15'inin yabancı hastadan geldiğine değinen Aydınlar sözlerini şöyle sürdürüyor: "2018'de yabancı hastadan 100 milyon dolar aldık. Grubumuzun cirosunun yüzde 32'i dolar ve euro cinsinden. Gelirlerimizin döviz cinsinden olan kısmını artırarak kendimizi sigortalama peşindeyiz.

Gelirlerimizin yüzde 50'sini yabancı para cinsinden yapmayı hedefliyoruz.Sağlık sektörü ve özellikle içinde bulunduğumuz hastane grubu bu tür krizlerden en az etkilenen sektörlerden biri. Hedef kitlemizin sağlıkları için ayırdıkları para, yaptırdıkları sigortalar mevcut. Elbette etkileniyoruz, talepte düşüş, maliyetlerimizde yükseliş oluyor ama bazı sektörler gibi yıkıcı etkisi yok diyebilirim."

HER SEKTÖR KENDİ YOL HARİTASINI ÇİZİYOR    

Nakit sıkışıklığının yaşandığı dönemlerde organizasyonların tam kalbinde duran finans birimlerine büyük iş düşüyor. Her sektör kendi hikayesine uygun yol haritasını çizme peşinde. Planlar, hedefler yeniden revize edilerek rekabette geride kalmamak için daha yenilikçi yolu bulan diğerinin önüne geçiyor.

İç talebin görece daralacağı ve fiyat mekanizmasında dengeyi kurmanın zorlaştığı ilk çeyrekte şirketlerin performansları, önümüzdeki dönem için önemli bir belirleyici olacak gibi gözüküyor.