Advertisement

Daha önceki yorumlarımızda da "Ukrayna'yı bırak Rusya'ya bak" demiştik. Diplomasi diliyle konuşacak olursak da Rusya, Batıdan Ukrayna konusunda gol yedi. Rusya için yediği gol de sadece arka bahçesi olan, rahat ilişkiler içerisinde bulunduğu bir ülkenin biraz daha Batıya yaklaşmasının ötesinde ekonomik açıdan da ciddi bir anlam ifade ediyor.  

Rusya, Ukrayna'dan ithalatın tarifelerinde ve uygulamış olduğu kotalarda yükseltme yaptı. Yani Ukrayna'yı cezalandırıyor. Diğer taraftan unutulmaması lazım ki Ukrayna'nın kaybı beklediğinden büyük olabilir.

Rus şirketlerinin, Rus bankalarının Ukrayna'ya açmış olduğu toplam 28 milyar dolarlık bir kredi büyüklüğü var. Bir ülkeyi kurtarmak için şu an ne kadar paket gerekir, diye konuşulduğunda ülkenin büyüklüğüne göre 30, 40, 45, 50 milyar diye yükseliyor. Ukrayna'nın, örneğin IMF ile bir anlaşma yapsa, ne kadar kaynağa ihtiyacı var, denildiğinde 15 - 20 milyar dolar arasında bir rakam konuşuluyor.

Rus şirketlerinin Ukrayna'daki büyüklüğü 28 Milyar Dolar. Tamam, ne güzel vermişler işte kredi diyorsanız eğer, Ukrayna bir batma sürecine gidecek olursa ya da "Borçlarımı ödeyemiyorum ya da yeniden yapılandırıyorum ya da ilk etapta kendi devlet borçlarıma ağırlık veriyorum" gibi bir süreçten geçecek olursa bunun önce Rus bankalarına arkasından da Rusya ekonomisine ciddi bir sıkıntı yükleyeceği gerçeği ortada duruyor.

İşte bu riskler Rus Rusblesi'nin ciddi bir biçimde değer kaybetmesine sebep oluyor. Ruble, Dolar'a karşı tüm zamanların en düşük seviyesinde. Dolar - TL ise 2.25 seviyesini gördü. Sorgulamamız gereken: Bunun ne kadarı Ukrayna bağlantılı?

Rusya bizim ciddi ticari ortaklarımızdan biri. Rusya'nın sıkıntıya girmesi en yakın komşularından biri olan bizi etkiler. Peki hepsi bu kadar mı? Özellikle yine dün öğleden sonra akşam saatlerinde sosyal medyanın hareketlenmesi, piyasanın işi gücü bırakıp bir taraftan internete bakıyor olması, siyaseten artan risk primi kırılganlığının artmasında etken mi?.. Bunu iyi tartmak lazım.

Birçok piyasa oyuncusunun bir gözü dün eğer Rusya kaynaklı haberlerdeyse mutlaka diğer gözüyle diğer kulağıyla da içeride ne var, bir gün önce olduğu gibi akşam piyasa kapandıktan sonra başka gelişmeler olur mu, diye bakıyordu. Bunun yarı yarıya olduğunu söyleyebilirim açıkçası. Örneğin dün sosyal medyada Fatih Keresteci'nin paylaşmış olduğu bir tweet vardı: "EURO için ECB'ye, ABD Doları için FED'e bakıyoruz, Japon Yen'i için Abenomics'e bakıyoruz, Türk Lirası için internete bakıyoruz"

Normalde Türk Lirası çok büyük bir piyasadır, hiç sığ bir piyasa değildir. İstanbul kapandıktan sonra New York saatlerinde ya da İstanbul açılmadan Japonya saatlerinde ciddi bir şekilde aşağı ya da yukarı doğru hamle yapılır. Sonra bunun düzeltmesi de İstanbul saatlerinde olur ya da eğer o doğruysa İstanbul o tarafa doğru yönelir. Fakat son zamanlarda Türkiye'de piyasa kapandıktan sonra, Dolar – Türk Lirası'nda aşağı ya da yukarı yönlü ama çoğunlukla yukarı yönlü hamleler görüyoruz. Bu da birçok oyuncunun "Ben neye göre işlem yapacağım?" sorusunun içinde kaybolmasına neden oluyor.

Piyasa oyuncusu, gün içerisinde "Sabah 8'de İstanbul'da ofise geldikten sonra akşam 17-18'e kadar önümdeki veri setine göre mi bakacağım? Hadi akşam FED'den ne gelir olasılığını da ekledim. Sabah Japonya ne açar bu riske mi bakacağım? Yoksa bu arada sosyal medyada ya da başka bir yerde Türkiye ile alakalı içerideki risk primiyle alakalı bir konu olur mu olmaz mı diye mi bakacağım?" sorularının cevapları ile karşı karşıya duruyor.

Bu denklem zaten kırılgan olan yapının daha da kıırılgan bir hale gelmesine sebep oluyor ki bu da işlem yapmak isteyenlerin iştahını iyiden iyiye azaltıyor. Türk Lirası'nın şu anki seviyesi 2.24-2.25. "Tekrar kırar mıyız, kırmaz mıyız?" tartışmaları muhtemelen olacaktır. Açıkçası ben burada Merkez Bankası'nın daha evvel yapmış olduğu faiz artırımına bir parça güveniyorum. Yüzde 10'a çekmiş olduğu faiz oranı, yüzde 11.50'ye çıkan bankalararası piyasadaki TL maliyetleri spekülatif olarak Türk Lirası'nın atak olmasını bir parça engelliyor. Ama, tek başına yeterli mi bunu göreceğiz.

Hatta dünkü Brezilya Merkez Bankası'nın "Yüzde 10.5 yetmez kardeşim, ben faiz oranımı yüzde 10.75'e çıkartıyorum" diyerek faiz oranı artırımı silahını bırakmıyor olması tekrar dönecek dolaşacak maalesef bizim gibi ülkelere tekrar baz getirecek. Bu baz Brezilya artırdı diye değil. Şu anki konjonktüde yeter, diye görülen, bu kadarı korur, diye görülen faiz oranı Brezilya'da beğenilmiyor. Brezilya yüzde 10.75 diyor.

Peki neden 10.75 diyor? Niye zorluyor bu kadar? Enflasyon acaba 10'u mu zorluyor? Hayır, enflasyon yüzde 5.5 – 6 civarında. Acaba, ciddi bir cari açığı var da bu cari açığını fonlamasına karşı Brezilya Reali'nin kırılganlığını mı engellemeye çalışıyor? Hayır, cari açığı oransal olarak bizim yarımız kadar. Derdi ne peki? Çünkü orada krediler hala hızlı artıyor. Hane halkı borçlanması hızlı bir şekilde yükseliyor ve buna karşı Brezilya Merkez Bankası faizleri yükselterek insanları harcamadan bir parça çekmeye çalışıyor.

Brezilya'nın örneği bu. Her ülke kendi bacağından asılır diyelim. Ama Brezilya'ya nominal olarak 10.5 yetmıyorsa dönüp soracaklar Türkiye'ye sana 10 yetiyor mu? Dönüp soracaklar Hindistan'a sana 8 yetiyor mu? Bence şimdilik biz bu soruya evet diye cevap veririz ama bu faiz oranındaki artışın durmuyor olması diğerlerini de bizi de zor durumda bırakabilir.

Gelişmekte olan ülke kurlarının hangisi daha çok oynak, hangisi daha az oynak? Son 1 aya bakalım. Gelişmekte olan ülkelerin para birimleri arasında Türk Lirası yüzde 15 oynaklık ile yüksekliği en oynak olan para birimi olarak listenin başında yerini alıyordu ki Arjantin Pesosu öğleden sonra arayı açarak yüzde 15.50 ile ilk sıraya yerleşti. Bir miktar toparlanan Türk Lirası ise yüzde 14.45 ile ikinci sırada bulunuyor. Güney Afrika Randı yüzde 14.25 seviyesinde. Macar Forinti'nde oran yüzde 12.57, Brezilya Reali'nde ise yüzde 12.40.

Tamam biz yüksek faiz veriyoruz, ama volatilite ne kadar yüksek diye baktığımızda, faizi yükseltmemize rağmen volatiliteyi hala düşüremediğimiz ya da düşse bile bu volatilitenin hala kendi liginde en yüksek oynak oduğu göze çarpıyor. Oynaklığın kime ne zararı var diye düşünüyor olabilirsiniz? Şöyle zararı var: Biz kurun nasıl aşağı düşmesini bekliyoruz? Bir yerden sonra yabancı yatırımcı, özellikle bir ara çok gitsin dediğimiz sıcak para ne diyecek? Ben buradan bu kuru alırım, bu riski alırım diyecek, değil mi? Bunun için içerideki riske bakacak, neleri satın alıyor? Siyaseten riske bakacak. Bir de kurun eskisi kadar oynak olmadığına bakacak. İşte bu 3.'sü hallolmuyor. Bu oynaklık bu kadar yüksekken kolay kolay yabancının döviz pozisyonu açması kolay değil. Bu da bizim bir yerlerden kaynak bulmamız lazım, sıcak para lazım diye bekleyenlerin işini zorlaştırıyor.