Uzun süredir yazıp çiziyoruz. Malum, Türk Lirası dünya üzerinde hemen hemen başka hiçbir kura karşı değer kazanamayan ABD Doları'na karşı yıl başından beri % 10, 2010 kasım başından beri de % 20 değer kaybetmiş durumda. Yılbaşından beri bakıldığında 178 ülkenin para birimi arasında ABD Dolarına karşı en kötü performans gösteren 174. kur Türk Lirası. Bizden daha fazla değer kaybeden kurlar; % 11 ile Kenya Şilingi, % 12 ile Uganda Şilingi, % 16 ile Maldivler Rufiyası ve % 17 ile de Surinam Doları. Görüleceği üzere Türk Lirası'ndaki değer kaybı gerçekten ciddi boyutta.

Bu süre içinde bütün dikkatler kur tarafında toplandığı için faiz tarafındaki hareketlere çok da fazla ilgi gösterilmedi. Oysa yıl başından beri yabancı yatırımcıların 10 milyar TL'nin üzerinde net alıcı olduğu tahvil ve bono piyasasında da olup biten çok yakından takip edilmekteydi. Kurdaki yükselişe uzun süre tepki vermeyen hatta faiz indirimi ihtimali ile % 8,5'a kadar gevşeyen gösterge faizin de son 1 haftadır yabancı satışları ie % 9,05'e kadar çıktığını görüyoruz. Uzun vadeli tahvile göz attığımızda ise bu satışın daha sert olduğu dikkat çekiyor. 2020 vadeli tahvilde bileşik faiz % 9,70 seviyesini buldu.

Piyasada herkes birbirine aynı soruyu soruyor. Sıkılaştırıcı önlemler alınıp yerli bankalar satarken 10 milyar TL'lik pozisyon alan yabancı yatırımcı şimdi bu önlemler bitmişken niye satıyor?

Aslında sorunun cevabı içinde saklı. Yabancı yatırımcı Merkez Bankası'nın önlem aldığı dönemde her türlü riske rağmen enflasyon konusunda ekonomi yönetiminin duruşunda etkilendi. Yani bugünü değil geleceği satın alıyordu. Şimdi ise "Önlemler yeterli, artık başka önlem yok mesajı" verildiğinde de enflasyon kaygısı ile bugünü değil geleceği satıyor.

Advertisement