Advertisement

Çok yakın zamanda BAE ve Suudi Arabistan ile ilgili iki yazı yazmış ve bu bölgedeki gelişmeleri anlatıp, bölgeye olan ilgiden bahsetmiştim. Bu yazılar yazıldıktan sonra Katar’da Dünya Kupası oldu ve bölgedeki cazibe merkezleri üçe çıktı diyebiliriz.

Geçtiğimiz hafta içinde Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve çok sayıda iş adamı bu üç ülkeyi ziyaret edip olumlu bir hava ile Türkiye’ye dönünce bu konu ile ilgili yazı yazmanın vakti geldi dedim.

Öncelikle bölgeye ilgi her geçen gün neden artıyor?

Hem buradaki ülkeler doğru adımları atıyor, hem konjonktür yardım ediyor, hem de küresel olarak dünyada durgunluk endişeleri var.

Suudi Arabistan büyük bir değişim içinde, bütün yeni projeler orada. NEOM projesi, yeni havayolları Riyad Air, Al Ula, Kızıldeniz kenarında yapılacak mega projeler ve toplumdaki değişim tüm gözlerin Suudi Arabistan’a çevrilmesine sebep oldu.

Ünlü futbolcu Christiano Ronaldo’nun ülkenin önemli takımlarından birisine transfer olması sansasyon yarattı. Suudilerin kültür spor yatırmalarının arttığını göreceğiz. F1, Golf turnuvası, futbol ve son olarak EXPO 2030 başvurusu bunların önde gelenleri. Ülkedeki projeler ve büyüklükleri baş döndürücü ve burada sadece birkaç tanesini saydım.

BAE zaten Körfez’de ekonomik ve sosyal cazibe merkeziydi, giderek yerini daha da sağlamlaştırıyor. Bu sene COP 28 iklim zirvesine ev sahipliği yaparak fosil yakıta bağımlı bir ülke olmalarına rağmen İklim değişikliği sorununa ne kadar önem verdiklerini tüm dünyaya göstermek istiyorlar. Abu Dabi’nin en büyük devlet petrol şirketi ADNOC’un CEO’su Sultan Al Jaber’in de COP’a başkanlık yapacak olması da ayrı bir tartışma konusu oluyor.

Katar özellikle 2022 FIFA Dünya Kupasına ev sahipliği yaparak bütün dikkatleri üzerine çekti. Zengin doğalgaz kaynaklarının verdiği geniş bütçeyle büyük yatırımlar yapmaya devam ediyor. Özetle dünyanın gözü şu anda Körfez bölgesinde.

Peki tam da böyle bir dönemde Erdoğan’ın bu bölgeye ziyareti Türkiye ve bölge için ne ifade ediyor?

Yabancıların “win-win” dediği yani “kazan-kazan” durumu. Öncelikle Türkiye buradaki ülkeler için çok önemli bir pazar. Katar’ın nüfusu 3 milyon, BAE’nin 10, Suudi Arabistan’ın 40 milyon. Türkiye bu ülkelerin Avrupa’ya ve Türki Cumhuriyetlere açılan kapısı. Türkiye’nin üretim kapasitesi ve ürünleri de buradaki pazar için kıymetli. Ayrıca, Türkiye bölge istihdamına da önemli bir yetenekli çalışan kaynağı. Türkiye açısından baktığımızda ise, yeni Körfez’le iyi ilişkilerin, yatırım alma fırsatlarının yanı sıra ucuz ve alternatif enerji tedarikinde kritik yeri var. Türk inşaat ve altyapı sektörü için yeni projeler, savunma sanayi için de ihracat imkanları anlamına geliyor.

Gelelim 17-19 Temmuz ziyaretinden akılda kalanlara

Suudi Arabistan ile yakın süre öncesine kadar yazılı olmayan bir Türk mallarına boykot, Türkiye’ye turist olarak gitme yasağı olduğunu düşünürsek bugün çok daha olumlu bir noktadayız. Özellikle Türk SİHA’larının Suudi’ye ihracatı, Türkiye’nin savunma ve havacılık konusunda en büyük ihracat başarılarından sayılabilir.

Katar ile zaten çok iyi olan ilişkiler BAE ile taçlandırıldı. İlişkiler stratejik ortaklık düzeyine çekildi. 50,7 milyar dolarlık çerçeve anlaşma yapıldı.

21 Temmuz tarihli Atlantic Council raporuna göre, Körfez ülkeleri de Türkiye'deki ayak izlerini büyütmek istiyor. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri, 2022 itibarıyla 15,8 milyar dolarlık stokla 2020'den bu yana Türkiye'deki doğrudan yabancı yatırımının yüzde 7,1'ini oluşturuyorlar. Katar, 9,9 milyar dolarla KİK ülkeleri arasında Türkiye'ye en fazla doğrudan yabancı yatırım sağlayan ülke oldu. BAE 3,4 milyar dolarla ikinci, Suudi Arabistan ise 500 milyon dolarla üçüncü sırada yer alıyor. Enerji, savunma, finans, perakende ve ulaştırma sektörlerine öncelik veren yatırımlarla bu miktarın önümüzdeki yıllarda iki katına çıkarak 30 milyar dolara ulaşması beklenebilir. Daha önce BAE ve Katar, Türkiye ile 20 milyar dolarlık döviz takas anlaşmaları sağladı ve Suudi Arabistan, dolar likiditesini desteklemek için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na 5 milyar dolar yatırdı.

Ancak Erdoğan'ın ziyareti sırasında imzalanan yeni anlaşma paketi, arazi, fabrika tesisleri ve altyapı gibi üretken varlıklara yapılan sermaye yatırımlarına odaklanıyor. Bir devlet fonu olan Abu Dabi Kalkınma Holding (ADQ) tek başına, 8,5 milyar dolara kadar Türkiye deprem yardım bonosu finanse edecek ve 3 milyar dolar da Türk ihracatını desteklemek için kredi imkânı sağlayacak bir mutabakat zaptı imzaladı. Toplu olarak, bunlar KİK ile Türkiye arasında stratejik düzeyde daha yakın koordinasyon için uzun vadeli bir vizyon olduğunun kanıtı.

Ekonomik iş birliği aynı zamanda Türk yatırımını, başta bilgi teknolojisi, telekomünikasyon, tarım teknolojisi, inşaat ve hizmet sektörleri olmak üzere Körfez'e çekiyor. Türkiye ile Körfez ülkeleri arasında savunma sanayinde Baykar'ın Akıncı ve TB2 insansız hava araçları gibi olası ortak üretim planları, ilişkileri ekonominin ötesine taşıyabilir. Akıncı, öncelikle keşif görevleri için Türk Vestel Karayel İHA'ları üreten yerli bir fabrikaya sahip olan Suudi Arabistan için bile İHA savaş doktrinini yeni bir seviyeye yükseltebilir.

Özetle, Körfez’den şu kadar dolar para geldi diye bakmak eksik bir bakış açısı olur. Her 3 ülke ile uzun vadeye yayılan kuvvetli bir siyasi ve ekonomik ilişki kurmak çok önemli. Bu bölgedeki gelişmeler baş döndürücü. Siyasi olarak da İran-Suudi Arabistan yakınlaşması, Suriye’nin diğer ülkelerle ilişkilerini düzeltmesi, Çin ve Rusya’nın bölgedeki etkinliğini düşünürsek bu bölgede güçlü bir Türkiye’nin varlığı her zaman faydalı olacaktır.