Advertisement

Karpuzun da analizi olur mu demeyin.

Bugün tarlada kilogram fiyatı 10 kuruşa kadar düşen karpuz, bize, tarım politikaları ve gıda enflasyonunu analiz etmek açısından önemli ipuçları veriyor.

Önceki gün ajanslara düşen bir haberi özetleyerek sizlerle paylaşalım.

Büyük market zincirlerinde kilogram fiyatı 1-2 TL arasında değişen karpuzun tarladaki fiyatı 10 kuruşa kadar düşmüş.

Diğer illerde de piyasaya sürülen karpuzda yaşanan arz fazlası üretim, üreticileri zor durumda bırakmış.

Çiftçi, 40 kuruştan sattığı karpuzun kilogram fiyatı 10 kuruşa kadar gerileyince karpuzları toplamayı bırakıp tarlayla birlikte sürmeye başlamış.

Girdi maliyetlerinin bu kadar yükseldiği bir ortamda bin bir emekle üretilen karpuzlardan para kazanmak bir yana, zarar edilmiş.

Bu arada şu notu da düşelim, geçen yılın aynı dönemine göre karpuzu bu haliyle bile yüzde 26 daha pahalıya tüketiyoruz.

Bu da üretimden satış kanallarına kadar sistemdeki sorunların yerli yerinde durduğunun en basit örneği.

Aslında karpuz üreticisinin başına gelen bu durum ne ilk ne de son. Zaten karpuz da tek örnek değil.

Mesela domates tarlada 30-40 kuruş bandında satılıyor, salatalık 40-50 kuruş bandında seyrediyor.

Daha önceki dönemlerde benzer tablo pek çok sebze ve meyvenin başına gelmişti.

Artan girdi maliyetleri altında ezilip zarar eden çiftçi de üretime küsüp ya ekip dikmekten vazgeçmiş ya da kendince para kazanacağını düşündüğü alternatif ürünlere yönelmişti.

Zaten o yüzden bundan 3-4 ay öncesine kadar domates, biber, patlıcan, patates ve kuru soğan gibi ürünlerin fiyatlarındaki fahiş fiyatları ve gıda enflasyonunu konuşuyorduk.

Eğer bugün karpuzun tarlada 10 kuruşa alıcı bulamamasını üretici kadar dert etmiyorsak, o zaman önümüzdeki dönemde sebze-meyve fiyatları yeniden yükselişe geçtiğinde de şaşırmamamız gerekiyor.

Ya da 2018’in Mart ayında depolardaki patatesini 20 kuruşa satamayan üreticinin sesini duymadıysak bu yılın Mart ayında patatesin kilosu 8-10 TL’yi bulduğundaki haykırışımızı kimse duymuyor diye de şikayet etmeyeceğiz.

Ajanslarda tarlada karpuzun fiyatı 10 kuruşa, domatesin fiyatı 30 kuruşa, salatalığın fiyatı 40 kuruşa düşünce “Tüketicinin yüzü güldü” başlıklı haberler yayınlanıyor.

Tüketicinin yüzü gülerken, üretici ağlıyorsa buradan ‘sürdürülebilir bir mutluluk’ çıkmaz.

Üreticinin kazandığı, tüketicinin makul fiyatlara tükettiği ve daha da önemlisi insanların alım gücünün arttığı bir ekonomi de herkes kazanır ve mutlu olur.

EZBERE ÜRETİM MODELİ

İşin özünü daha önce de defalarca yazdık.

Bizim, tarımda ne bir üretim planlamamız ne de stratejimiz var.

Tarım bakanlığının desteklemelerden başlayarak yönlendirmelerdeki eksikliği ve tarımsal istatistiklerdeki zayıflığı çiftçiyi ezbere üretim modeline itiyor.

Bir sezon ne para ederse ertesi sezon herkes o ürünü ekiyor. Sonra, arz fazlası olunca o ürünler elde kalıyor. Tüketici fiyatları düşüyor ama üretici para kazanamadığı için ertesi sezon o ürünü ekmekten vazgeçiyor. Bu sefer de üretimdeki yetersizlik nedeniyle tüketici fiyatları artıyor.

Alın size örümcek ağı teoremi.

Bu teoremi yıllardır deneyimleyen Bakanlık da ısrarla çiftçiyi ve dolayısıyla tüm tüketicileri kaderiyle baş başa bırakıyor.

Yıllardır ne üretimde bir planlama ne de tarım politikalarında istikrarlı bir yol haritası ortaya konulabildi.

Zaten orta ve uzun vadeli bir politikamız olsa biz bugün bu meseleleri konuşuyor olmazdık.

Yıllardır aynı sorunlar etrafında dönüp dolaşıyoruz.

Gıda enflasyonunda işler kötüye gidince mevzuyu hatırlıyor ve palyatif önlemler alıp günü kurtarmaya çalışıyoruz.

Acaba günlük/geçici politikaların tarımı her geçen gün daha da bataklığa soktuğunun farkında mıyız?

GIDA FİYATLARI GERÇEKTEN DÜŞÜYOR MU?

Bugün enflasyon rakamları açıklandı.

Enflasyon haziranda yüzde 0,03 artarken, yıllık bazda yüzde 15,72 seviyesine geldi.

Gıda enflasyonu ise aylık bazda yüzde 1,65 gerilerken, yıllık bazda yüzde 19,20 arttı.

Gıda enflasyonunda özellikle yaş meyve ve sebze tarafında mevsim etkisiyle aylık bazda düşüşler yaşanırken, geçen yılın aynı dönemine göre birçok temel gıda ürününde fiyatlar ciddi şekilde el yakmaya devam ediyor.

Mesela yıllık bazda pirinç fiyatı yüzde 18, bulgur yüzde 33, ekmek yüzde 21, makarna yüzde 23 arttı.

Son 1 yılda tavuk eti fiyatı yüzde 49 artarken, sarımsak yüzde 89, kuru fasulye yüzde 46, salça fiyatı ise yüzde 90 zamlandı.

Çarşıda pazarda söz konusu ürünlerdeki fiyat artışının çok daha yüksek olduğunu söyleyebilirsiniz.

Haklısınız ama bize kızmayın. Biz devletin resmi verilerini sizlerle paylaşıyoruz.

Gıda enflasyonuyla ilgili merak edilen asıl nokta söz konusu düşüşün sürdürülebilir olup olmadığı.

Zira Türkiye sadece gıda fiyatlarının yüksekliği noktasında değil oynaklık konusunda da ciddi sorun yaşıyor.

BÜTÜNCÜL BAKIŞ EKSİKLİĞİ

Özetle, gıda enflasyonunda aylık bazdaki kısmi düşüşlere kısmen sevinirken biraz da kırsaldaki üreticinin üretim şartlarına, maliyetlerine ve satış fiyatlarına bakalım.

Zira üreticinin içine düştüğü zor durumu dert edinmezsek yarın gıda enflasyonundan tekrar yakınmaya başlayacağız.

Yazımızın başlığı ‘karpuz analizi’ ama siz onu domates, salatalık, patates ya da kuru soğan analizi olarak da okuyabilirsiniz.

Tarımda girdi maliyetlerinden başlayarak üretimin önündeki engelleri ortadan kaldıracak sil baştan bir bütüncül yaklaşım ortaya konulmadığı sürece tarla ya da dalında çürüyen sebze ve meyveyi, sokağa dökülen çiğ sütü, kesime giden anaç hayvanları ve çiftliğini kapatan besicileri görmeye ve konuşmaya devam ederiz.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com