Şimdi diyebilirsiniz ki tarımın onca sorunu varken, üretici ayakta kalma mücadelesi verirken Brexit’in sırası mı?

Evet, sırası…

Zira, yılan hikayesine dönen Brexit sürecinin Türkiye’de pek çok sektörü olumsuz etkileyeceği yüksek sesle dillendiriliyor.

Hele bir de tarım ve gıda sektörünün mevcut ihracat-ithalat dengesiyle birlikte riskler ve fırsatları da düşünürsek meselenin önemi daha net anlaşılır sanırım.

Türkiye’nin 2018 itibarıyla İngiltere'yle ticaret hacmi 18,5 milyar dolar seviyesinde.

11 milyar dolarlık ihracatımıza karşın 7,4 milyar dolarlık bir ithalatımız söz konu.

Önceki gün Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, İngiltere’nin anlaşmasız Brexit ile Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılması durumunda Türkiye’nin 3 milyar dolarlık ticari zarara uğrayabileceğini açıklamıştı.

Bakan Pekcan, “Otomotiv sektöründe 2 milyar dolar, tekstilde 1,3 milyar dolar, elektronik ve beyaz eşyada da 500 milyon dolar kadar ticaretimizin etkileneceğini görüyoruz maalesef" değerlendirmesinde bulunmuştu.

Peki tarım ve gıda sektörü açısından tablo nasıl?

İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV), “Türkiye ve AB’de Tarım Sektöründeki Güncel Gelişmeler” başlıklı güzel bir çalışma yayınladı.

Raporu hazırlayan İKV Uzman Yardımcısı Selvi Eren önceki hafta Akıllı Tarım programında raporda öne çıkan önemli noktaları AB-Brexit-Türkiye denkleminde aktarmaya çalıştı.

Biz de sözün uçup gitmemesi adına, lafı fazla uzatmadan 87 sayfadan oluşan raporda öne çıkan tespitleri sizlerle yazılı olarak paylaşalım.

Brexit’in ardından AB-27 için üçüncü ülke konumuna gelecek olan Birleşik Krallık, Türkiye için ticari ilişkilerin yeniden kurulması gereken bir ülke haline gelecek.

Rapora göre Birleşik Krallık ile yürütülen ticari ilişkilerin tarım özelinde daha kapsamlı hale getirilme imkânını da doğuran Brexit, tarım ve gıda sektöründeki ticaretin Türkiye lehine gelişebileceğini gösteriyor.

Bu konuda Türkiye’ye, potansiyel avantajlarını doğru analiz etmek ve avantajlı olabileceği kalemlerde rekabet gücünü geliştirmek konusunda ciddi ev ödevleri düşüyor.

İşlenmiş gıda ürünleri ticaretinde Gümrük Birliği’nde yer almayacak olan Birleşik Krallık ile Türkiye’nin yeni bir anlaşma yapması gerekecek. Diğer yandan birincil tarım ürünlerinin ticaretinde Tercihli Ticaret Sistemi’nden farklı olarak Birleşik Krallık ile yeni bir Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzalanma ihtimali söz konusu.

İNGİLTERE, GIDA ARZINDA %50 İTHALATA BAĞIMLI

Brexit’in ardından yeni pazar arayışlarına girecek olan Birleşik Krallık ve AB-27’nin Türkiye ile olan ticaretini artıracağı öngörülen raporda, “Nitekim yapılan çalışmalar, gıda arzında yüzde 50 oranda ithalata bağımlı olan Birleşik Krallık’ın, özellikle de sebze ve meyve kaleminde AB-27’ye alternatif olacak ithalat pazarları arayacağını ortaya koyuyor. Bu bağlamda Türkiye’nin süreci kendi lehine çevirmek için yapması gereken iki öncelikli adım: Brexit geçiş dönemini çok iyi değerlendirmesi ve ihracatında güçlü olunan sebze ve meyve kalemindeki yapısal sorunların çözümüne ağırlık vermesi olacaktır” ifadelerine yer veriliyor.

“AB’nin 2020 sonrası OTP’ye karar vereceği yıl olan 2019, aynı zamanda Birliğin küresel ısınma ve Brexit sebebiyle gıda ticaretinde yeni yapılanmalara ihtiyaç duyacağı bir dönemi temsil edecek” denilen raporda, ithalata bağımlı hale gelmeye başlayan tarım sektöründeki kronik sorunları çözmenin bir adımı olarak Türkiye’nin, tarım ve gıda ticaretindeki liberalleşmeye ihtiyaç duyacağı bir dönemin kapıda olduğuna vurgu yapılıyor.

Raporda, “Sonuç olarak Türkiye’nin sektördeki korumacı politikalarını devam ettirme eğiliminden vazgeçmeye başlayacağı düşünülüyor. Bu kapsamda Brexit’in yaratacağı ticaret sapmasıyla birlikte tarafların karşılıklı çıkarlarının artması, Türkiye ile AB-27 arasındaki tarım ve gıda ticaretini olumlu etkileyebilir. Dolayısıyla sektör ticaretindeki serbestleşme hızlanabilir” deniliyor.

ARTAN ÜRETİM MALİYETİ VE DÜŞEN KALİTE İKİLEMİ

Raporda bir de şu uyarı var: “Bu senaryoları doğru yönetebilmek için hem Birleşik Krallık hem de AB-27 ile müzakerelere ağırlık vermesi gereken Türkiye’nin liberalleşen ticaretten sektördeki artan üretim maliyeti ve düşen kalite ikilemi sebebiyle ithalatını artırarak çıkmaması için üretim ve fiyatlamadaki belirsizlikleri gidermesi hayati önem taşıyor.”

İngiltere’de tarım ve gıda sektörünün ekonomiye olan katkısı yıllık 28,2 milyar sterlin (Yaklaşık 32 milyar euro) seviyesinde.

TÜRKİYE TARIMDA REFORM YAPABİLECEK Mİ?

Birleşik Krallık ile oturulacak müzakere masasında Türkiye’nin elini güçlü oynamasının elzem olduğu belirtilen raporda, “Bu nedenle Türk tarımının elindeki avantajları iyi değerlendirmesi ve sektörün ihtiyaç duyduğu reformlarda hızlı hareket etmesi kritik önem taşıyor” uyarısı yapılıyor.

Türkiye’nin AB katılım müzakereleri ve Gümrük Birliği’nin modernizasyonu süreçlerinde ilerleme kaydedemediği güncel konjonktürün, tarım sektöründeki kronik yapısal sorunlarla birleştiğine vurgu yapılan raporda, “Bu kapsamda gıda ticaretinde oluşabilecek fırsatları kaçırma riski bulunan Türkiye, süreçlerin ilerleyen aşamalarına ciddi bir şekilde hazırlanmalı ve üretimdeki rekabet gücünü artırmalıdır. Bu doğrultuda veri ve teknoloji ekseninde iklim akıllı üretim modelleri geliştirilmesi ve üreticiyi sektörde tutacak refah seviyesinin sağlanması birincil önceliktir” ifadelerine yer veriliyor.

EN BÜYÜK PAY SEBZE VE MEYVEDE

Birleşik Krallık ile Türkiye’nin tarım ve gıda ürünleri ticaretindeki en büyük pay, AB ile olduğu gibi sebze ve meyve kalemine ait.

Bu konuda şu tespitler yer alıyor: “Birleşik Krallık’a ihraç edilen ürünlerde 2016 verilerine göre 7’inci sırada yer alan sebze ve meyve kalemi, azalan üretim ve yüksek fiyat oynaklığı temelindeki sorunlara sahiptir. Dolayısıyla 2019 yılındaki Türkiye-Birleşik Krallık ticaretine dair riskler barındırıyor. Yapısal sorunların ve küresel ısınmanın getirdiği hava değişikliklerinin üretim arzını azalttığı Türk tarımındaki öngörülemez yapı bu bağlamda, sektörün rekabet gücünü olumsuz etkileyen sonuçlar yaratabilir.”

Anlaşmasız veya anlaşmalı Brexit’in akabinde ortaya çıkacak olan ticaret sapmalarında ürün kalitesi, fiyat, paketleme ve etiketleme konularındaki yüksek standartların ön plana çıkacağına değinilen raporda, bu yönüyle Birleşik Krallık’a yönelik tarım ihracatında atılımlar yapabilmek için Türkiye’nin sebze-meyve üretim ve tedarikinde iyileşmeler yapması ve öngörülebilirliği artırması gerektiği belirtiliyor.

Raporda Brexit sürecine dair şu uyarı dikkat çekici: “Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılmasıyla sanayi ürünleri ve işlenmiş tarım ürünleri ticaretindeki geçiş serbestliğini kaybedecek olan Türkiye’nin katma değeri yüksek sektörlerdeki serbestleşmeyi devamlı kılmak için Birleşik Krallık ile bir STA imzalamaya ihtiyacı olacak. Ne var ki bu süreçlerin ilerlemesi, Brexit’in şekilleneceği senaryoya, geçiş döneminin uzatılıp uzatılmayacağına ve Birleşik Krallık ile AB-27 arasında kurulacak ticari ilişkilerin içeriğine doğrudan bağlıdır. Tüm bu ögeler hesaba katıldığında AB-27 ve Birleşik Krallık için oluşacak ticaret sapması miktarıyla sektörlerdeki yansımaları değişiklik gösterecektir. Bu değişiklikleri hem AB hem de Birleşik Krallık ile olan ticari ilişkilerin yanı sıra katılım müzakereleri sebebiyle de yakından hissedecek olan Türkiye’nin Brexit sonrası dönemin getirebileceği öngörülemez ticaret sapmalarına ve ekonomik kayıplara karşı da hazırlıklı olması gerekiyor.”

BREXIT’TEN EN FAZLLA ETKİLENECEK GIDA KALEMLERİ

Analizlerde belirtildiği üzere işlenmiş gıdalar, süt ve et ürünlerinin yanı sıra sebze ve meyveler, Brexit’ten en fazla etkilenecek gıda kalemlerini oluşturuyor. 

Birleşik Krallık’ın AB-27’den ithalatını azaltmak ve olası gıda tedariği açığını asgari düzeye indirmek amacıyla üçüncü ülkelerle STA’lar imzalamaya yöneleceği düşünülüyor.

Bu kapsamda Türkiye’nin, özellikle sebze-meyve ve bakliyatlarda avantaj elde etmesinin muhtemel olduğu belirtilen raporda, şu öngörüde bulunuluyor: “Nitekim Birleşik Krallık ile AB-27 arasındaki ticarette en fazla etkilenecek sektörler arasında beşinci sırada konumlanan sebze ve meyve kaleminde Brexit’in ardından yükselecek fiyatların, günlük yeme alışkanlıklarında değişiklik yaratacağına dair analizler paylaşılıyor. Birleşik Krallık’ta tüketilen sebze ve meyvelerin yaklaşık yüzde 90’ının ithal ediliyor olması, Brexit sonrasında ülkeyi, ucuz ve kaliteli meyve sebze pazarı arayışına iteceği ifade ediliyor.”

Raporda paylaşılan Oxford Martin School tarafından yayımlanan bir araştırmaya göre ise Birleşik Krallık’ın gıda arzının ithalata bağımlı olacağı ve bu anlamdaki en yüksek net ithalat kalemini 5,9 milyar sterlin ile sebze, meyve ve bakliyatın oluşturacağı belirtiliyor.

Söz konusu kalemdeki ithalatın yarısının AB-27’den yapılacağını gösteren sonuçlar, Birleşik Krallık’ın kendine yeterliliğini üçte bir olarak hesaplıyor.

Yumuşak ve sert Brexit senaryolarını kıyaslayan analiz, devam eden dışa bağımlılık ve ticaretteki artan maliyetlere bağlı yüksek tüketici fiyatlarının Birleşik Krallık vatandaşlarını daha az sebze ve meyve yemeye yönlendireceğini savunuyor.

Ticaret maliyetlerindeki artışın tarımsal üretim ve ticarette azımsanamaz etkileri olacağına dikkat çeken çalışma, anlaşmasız Brexit durumunda ithalatta yüzde 64’e varan seviyede azalma olacağını öne sürüyor. İhracattaki azalma oranlarının yüzde 92’yi bulacağı söz konusu durumda ülkedeki gıda arz ve talep dengesini sağlamada zorluklar yaşanacağı iddia ediliyor.

KAYISI, ÜZÜM VE NOHUT

Birleşik Krallık ile tarım ürünleri ticaretinin geliştirilmesi için ürün bazında avantaj ve dezavantajların ortaya koyulmasının önemine işaret edilen raporda, “Sektörün zaaflarını veriler ışığında ortaya koymak; üretim verimliliği ile kalitesinin yanı sıra rekabet kapasitesinin de artmasına katkı sağlayacak unsurların başında geliyor. Dolayısıyla reform çalışmaları, güncel ve gerçek verilerin erişilebilir olması ile kırsal alandaki eğitim seviyesinin yükseltilmesine odaklanmalıdır” deniliyor.

Bu anlamda örnek teşkil etmesi için Türkiye’nin Birleşik Krallık ile mevcut ticari ilişkilerinde önemli bir yere sahip olan 3 ürüne dikkat çekiliyor: Kayısı, üzüm ve nohut.

Dünya taze kayısı üretiminde 730 bin tonluk üretimle birinci sıra yer alan Türkiye; taze kayısı ihracatında ikinci, kuru kayısı ihracatında ise pazardaki yüzde 85’lik payıyla birinci konumda.

2017 yılı verilerine göre küresel kuru kayısı ithalatında yüzde 8,4’lük bir paya sahip olan Birleşik Krallık, Türkiye’nin kuru kayısı ihracatında ise yüzde 5,9’luk bir yer kaplıyor. 

Dünyanın en büyük üçüncü kuru kayısı ithalatçısı Birleşik Krallık, 2017 yılında 9 bin ton kuru kayısı ithalatı gerçekleştirirken; bu miktarın 5 bin tonu Türkiye’den karşılandı. 

Birleşik Krallık’ın kuru kayısı ithal etme kapasitesi ile Türkiye’nin küresel pazardaki birincil konumu beraber ele alındığında bu kalemin Brexit sürecinde ticaretin geliştirilmesi gereken bir ürün olması gerektiği ortaya çıkıyor.

Raporda, Akdeniz ülkesi olmanın getirdiği avantajlı bir konuma sahip Türkiye’nin üretim ve ihracat kapasitesi yüksek kuru ve taze kayısıyı aynı zamanda katma değeri yüksek işlenmiş bir gıda olarak da pazarlama imkânının söz konusu olduğunun altı çiziliyor.

Raporda, “Diğer yandan işlenmiş meyve, meyve suları ve kabuklu meyve ithalatında 2,3 milyar ile beşinci sırada yer alan Birleşik Krallık benzer şekilde, fındık üretimi ve ihracatında dünya birincisi Türkiye için önemli bir pazar olabilir. Ürün verimliliğini sürdürülebilir kılma ve katma değerini artırma konusunda reformlar yapılması gereken fındık üretimi, diğer ürünlerde olduğu gibi Türk tarımının rekabet gücünü kaybetmemesi için elzemdir” ifadelerine yer veriliyor. 

Temel besin maddelerinden olması sebebiyle ülkelerin iç talebi karşılama kapasitesini yüksek tutmaya çalıştığı bir ürün olarak ön plana çıkarılması tavsiye edilen diğer bir ihracat kalemi de nohut. 

Yapılan projeksiyonlara göre Birleşik Krallık’ın kendine yeterlik seviyesinin yüzde 90 olacağı öngörülse de ithal edilecek payda Türkiye’nin öne geçme şansı bulunuyor.

Türkiye’nin nohut ihracatında yüzde 7’lik bir paya sahip olan Birleşik Krallık’ın dünya nohut ithalatında da yüzde 2,8’lik bir payı mevcut.

Dünya nohut üretiminde beşinci sırada yer alan Türkiye (455 bin ton), nohut ithalatında da üçüncü sırada konumlanıyor. Bu anlamda nohut, Türkiye’nin üretimdeki ve fiyatlardaki oynaklıklar konusunda iyileştirmeler yapması gereken bir diğer kalemi oluşturuyor.

Raporda, Brexit kapsamında Türkiye’nin güçlü olduğu ve Birleşik Krallık ile ticaretini geliştirebileceği ürünlere odaklanmasının en doğru strateji olacağı belirtilirken, Brexit’in ardından da tarım ve gıda ticaretinde AB norm ve standartlarını takip edeceği tahmin edilen Birleşik Krallık’a daha fazla ürün ihraç edebilmek için kaliteli ve verimli üretim, paketleme, etiketleme ve pazarlama gibi konularda ilerlemeler kaydedilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor.

Rekabetçi yapının her geçen gün arttığı, iklim değişikliği başta olmak üzere risk ve öngörülemezliklerin yükseldiği bir dönemde Türkiye’nin hem hızlı hem de stratejik davranmasının zorunlu olduğuna dikkat çekiliyor.

Özetle, üretimdeki ve fiyatlardaki dalgalanmaların ve belirsizliklerin önüne geçmek için yapısal reformlara da ağırlık vermesi gereken Türkiye’nin, artan nüfus-azalan tarımsal üretim ikilemini çözebilmek adına stratejiler geliştirmesi gerektiğine vurgu yapılıyor.

İKV’nin “Türkiye ve AB’de Tarım Sektöründeki Güncel Gelişmeler” başlıklı raporunda Brexit süreciyle ile ilgili öne çıkan notlar bu şekilde.

Brexit’ten en fazla etkilenecek sektörlerin başında yer alan tarım ve gıda, gelecek senaryolarındaki en muğlak konuların arasında yerini koruyor.

Umarız Türkiye, bu konuyu yakından takip eder, ev ödevlerini zamanında ve doğru şekilde yaparak farklı senaryolara karşı hazırlıklı olur.

İzleyip göreceğiz.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com 

 

Advertisement