Advertisement

Yıllardır tarım ve gıda üzerine farklı konseptlerde yayınlar yapıyoruz.

Sektörün, doğrudan ya da dolaylı yoldan tüm paydaşları ve temsilcileriyle birlikte nabzını tutuyoruz.

Ama bugüne kadar tarıma tarihin penceresinden bakmadığımızı fark ettik.

Tarih denilince Türkiye’de ilk akla gelen isimlerin başında yer alan Prof. Dr. İlber Ortaylı hocamızı Tarım Ajandası programına davet ettik.

O da sağ olsun bizleri kırmadı ve yayına katıldı.

İlber Hocamız, tarımın tarihini yarım saat gibi kısa bir sürede bizlere çok net ve güzel şekilde özetledi.

Biz de “söz uçar, yazı kalır” diyerek Prof. Dr. İlber Ortaylı ile sohbetimizde öne çıkan yakın tarihe dair notları ve uyarıları bu köşeden sizlerle paylaşalım istedik.

Prof. Dr. Ortaylı, bugün yaşanan pandemi sürecinden tarihsel açıdan ciddi dersler çıkarılması gerektiğini savunuyor.

İlber Hoca, “Bütün bu salgınlar tabiatın sorumsuzca tahribinden, tarımın çok sorumsuzca geriletilmesinden ileri geliyor. Türkiye de maalesef kendi çapında bu dramatik gelişmeyi yaşayan ve bununla birlikte devam etmeye çalışan bir ülke” diyor.

Kırsaldaki sorunların çözümüne dair pek de duymaya alışık olmadığımız bazı öneriler de ortaya koyan Prof. Dr Ortaylı, şunları söylüyor: “ Yapacağımız şey… Artık işlerliğini yitiren bazı köylerimizin düpedüz nüfusunu değiştirmemiz lazım. Yani, böyle rastgele, siyasi yöntemlerle veya dürtülerle muhacir kabul etmekten çok, toprağımızı işleyecek, daha kontrollü kitleleri almamız gerekiyor bazı yerlerden, bu çok önemli.”

“TARIM YAPILAMAYAN BİR DÜNYA GERİLEMEYE MAHKUMDUR”

Ziraat yapılan bölgelerin, bilhassa zeytin gibi temel gıda ürünlerinin yetiştirildiği alanların daha sıkı korunması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. İlber Ortaylı, “Türkiye, zeytin alanlarını iyi kontrol edemiyor. İtalya’da da benzer sıkıntılar yaşanıyor. Bunların hepsinin yeni baştan düzeltilmesi gerekecek. Bu yapılmadığı takdirde, tarım yapılamayan ve tamamıyla sanayi ve hizmet sektörüne gömülen bir dünyanın ilerlemesi bir yana, gerilemeye mahkûm olduğunu belirtmek zorundayım. Bu çok açık ama bunun üzerinde düşünülmüyor, düşünülmesi gerekir” diyor.

“Tarımda terk edilen bir sistemi yeniden kazanmak çok zor” diyen Prof. Dr. Ortaylı, “Türkiye’de yapılan bu… Maalesef hızlı bir şekilde şehirleşme havasına girdik. Topraktan uzaklaşan, toprakla uğraşmayı bırakan, ondan bıkan bir kitleyi siz tekrar geri kazanamazsınız. Onun için verimli arazilerimizi, müsait iklimimizi değerlendirmek için yeniden bir nüfus yapılandırmasına geçmek zorundayız. Bu tabii tedrici olacaktır, yavaş yavaş olacaktır. Hızlı bir şekilde yapamazsınız, o da başka problemler yaratır” şeklinde görüşlerini paylaşıyor.

“TARIMI İHMAL EDEREK SAĞLIKLI ŞEHİRLEŞME SAĞLANAMAZ”

Tarımı ihmal ederek şehirleşmenin sağlıklı gerçekleşemeyeceğinin altını çizen Prof. Dr. İlber Ortaylı, “Türkiye, tarımı ihmal eden ülkelerin başında geliyor. Çok küçük bölümler halinde bazı sektörlerde telafiye gidiyorlar. Bir dönem Taşköprünün sarımsağından vazgeçip, Çin’den getiriyorlardı. Ne kadar büyük bir aymazlık içine düştüklerini fark ettiler, hepimiz fark ettik. Çünkü aradığımız ürünü bulamıyoruz. Yeniden orada köylüyü ve o araziyi teşvik ediyorsunuz. Bu çok kolay bir iş değil. Eğer aynı nüfus yok olmuşsa başka birilerini getirmek zorundasınız. Mesela Marmara Bölgesinde fevkalade meyve, bağcılık ziraatı yapılan yerlerde gerileme söz konusu. Burada canlandırma için yeni ameliyelere gireceksiniz. Aksi takdirde İstanbul’un yanı başında ve tarih boyunca İstanbul’u besleyen yerlere el atamazsınız, bir şey bulamazsınız. Ve nitekim öyle oluyor. Siz gidin şimdi Bilecik’teki güzelim o eski meyveyi, sebzeyi arayıp, bulun. Bulamazsınız.. Hâlbuki bulmanız lazım, yaşayamazsınız. Bu çok önemli bir şey… Aşırı şehirleşmeyi önlediğiniz gibi köylerdeki göçü, köylülükten kopmayı bir şekilde engelleyip, bilinçli bir çiftçiliğe çevirmek zorundasınız. Bunu bütün Asya kıtasının yapması gerekiyor. Yapmadığınız takdirde açlık ve salgın hastalıklar bu kıtlıktan, dengesizlikten doğan acayip pandemiler sizi bekliyor. Bu bir baykuş çağrısı değil. Maalesef kaçınılmaz sonu oluyor işlerin…” diyor.

“ORTA ASYA’DAN BUĞDAY İTHAL ETMEK AKIL MI?

“Biz elimizdeki tarım zenginliklerini, üretim imkanlarının bir kısmını terk etmişiz, reddetmişiz... Şimdi o terk ettiğiniz toprakları o şekilde bırakamazsınız” diyen Prof. Dr. Ortaylı, “Konya Ovasını sulayacağım diye oradaki sulama imkanlarını bütün artezyen kuyuları vasıtasıyla yok etmişsiniz. Şimdi ne yapacaksın? Orayı bırakacak mısın? Terk mi edeceksin köyleri? Böyle bir imkânın yok. Gittikçe sanayileşmekte olan Konya ve civarını besleyebilmek için sizin tarım alanlarında bazı yenilikler yapmanız gerekiyor, bu çok açık. Yoksa Konya’nın buğdayını Mısır’dan ya da Orta Asya’dan getirirsin. E yani bu bir akıl mı oluyor o zaman? Bence belki Orta Asya’dan gelip de tarım yapacak insanları oraya çiftçi olarak yerleştirmen lazım. Veya Rusya bölgesinden vesaire.. Bunlar yapılacak şeylerdir..” yorumunda bulunuyor.

“EGE BÖLGESİ ANORMAL VE LÜZUMSUZ ŞEKİLDE ŞEHİRLEŞİYOR”

Ege Bölgesi’nin çok anormal ve lüzumsuz şekilde şehirleşme sürecine girdiğini dile getiren Prof. Dr. Ortaylı, “Bunu bir şekilde engelleyemiyorsanız oradaki tarımı korumak zorundasınız. Çünkü o tarım başka bir yerde yapılamaz” uyarısında bulunuyor.

Zeytinlikleri korumak adına daha ağır kanunların koyulması gerektiğini savunan Prof. Dr. İlber Ortaylı, “Deniyor ki ‘zeytinlik bölgelere ev yaptırmayacağım’. Peki, yaptırmayacaksın... Önce mahvettiler sonra da böyle bir kanun çıkardılar. Sonra da sık sık istisnalar çıkarıyorsun. Bu olmaz... Yani Türkiye bir takım kullanılmayan yazlık evlerin, bir takım tahrip edilmiş zirai bölgelerin ülkesi olmaya başladı. Bunların önü alınamıyor. Zeytinliğini, tarım arazisini terk eden çiftçi kasabalara gidiyor. O kasabada ne iş yapıyor belli değil. O kasabalarda gerçek anlamda sanayi ya da hizmet sektörü büyümesi de yok. Köylünün boşalttığı o yerlere kim gelir önce? Türkiye’de adettir, yazlıkçılar gelir... Şimdilik daha rasyonel bir yol gibi gözüküyor ama değil” ifadelerini kullandı.

“ERZİNCAN’IN HEPSİ İSTANBUL’DA…”

Prof. Dr. Ortaylı bir örnek de Doğu Anadolu’dan veriyor: “Bütün Doğu Anadolu’nun gayet işler durumdaki zirai bölgeleri üstelik altyapıları da mevcut olmasına karşın terkedilmiştir. Erzincan vilayet merkezi ve önemli kazalarının hepsini İstanbul’da görüyorsunuz maşallah. Erzincan, bir zamanki imparatorluğun, bir zamanki cumhuriyetin hayvancılık açısından et ve deri merkeziydi. Çok önemliydi bu ama şimdi öyle bir şey söz konusu değil. Bu bir felakettir.”

“Peki bu insanlar oraya geri dönerler mi?” sorusunu da soran İlber Hoca, şu yanıtını da hemen ardından ekliyor: “Hayır, oraya onlar turist olarak döner, üretici olarak dönmez veya hiç dönmez. Yazın kalabalıklaşan köylerde buraya gelenler ekip, biçmiyorlar. İnsanlar yumurtayı bile bakkaldan alıyor. Kışın da boşalıyor oralar... Böyle bir köy hayatı ya da tarım sektörü nüfusu olmaz.”

Köylerdeki insanların şehirlere göç ettiği için daha iyi bir eğitim almadıklarını ifade eden Ortaylı, “Bu insanlar şehre göç ediyorlar diye daha iyi okumuyorlar, daha iyi kültürel bir hayatın içine girmiyorlar. Lüzumsuz…” diyor.

Prof. Dr. İlber Ortaylı ile olan yarım saatlik sohbetimiz bununla sınırlı değil. Biz sadece dikkatimizi çeken, önemli noktaları buradan sizinle paylaşmak istedik.

Sohbetimizin tamamını merak edenler aşağıdaki linkten izleyebilir.

İrfan Donat – Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com