Advertisement

Son yılların gözde sektörü FinTech’ler artık önemli bir yol ayrımına girdi. Bu cümleden olumsuz bir durum yaşanacak sonucuna varmayalım çünkü önümüzde gideceğimiz çok daha uzun bir yol var. Zira günümüzde küresel finansal hizmetler gelirinin yalnızca yüzde 2’lik bir payına sahip olan FinTech sektörünün, 2030 yılına kadar yıllık gelirde 1,5 trilyon dolara ulaşacağı ve dünya çapındaki tüm bankacılık değerlemelerinin neredeyse yüzde 25’ini oluşturacağı tahmin ediliyor.

2023 ve sonrasına dönük gelişmelerin neler olacağını analiz eden raporlar, bu büyümenin önemli bir bölümünün hatta oran vermek gerekirse yüzde 42’sinin Asya-Pasifik bölgesinde olacağını ortaya koyuyor. Günümüzün en büyük FinTech pazarı olan Kuzey Amerika’nın APAC bölgesini izlemesi beklenirken, inovasyon noktasında öne çıkacağı tahminleri de yapılıyor. Avrupa ve Latin Amerika, düzenleyici kurumların desteğiyle güçlü bir büyüme yaşamaya devam edecek. Afrika ise hacim açısından olmasa da oransal olarak istikrarlı bir büyüme dönemi yaşayacak. Türkiye de iç pazarımızın yanı sıra bölge ülkelerdeki büyümeden pozitif olarak faydalanacak.

Ancak bu büyümeyi sağlamak için farklı alanlara yönelmek gerekiyor. FinTech sektörü bugüne kadar yatırım alarak büyümesini sürdürdü. Örneğin global ölçekte son 10 yılda, 500 milyar dolardan fazla fon desteği sağlandı. Hatta 2019’dan 2022’nin sonuna dek küresel girişim sermayesi harcamalarının yaklaşık yüzde 20’si FinTech’lere yöneldi. 2021 yılı ise zirve yılı oldu; küresel olarak tüm finansal hizmet değerlemelerinin yaklaşık yüzde 9’u sektörümüze yapıldı ve değerleme rakamı 1,3 trilyon dolara ulaştı.

Yüksek faiz, fonların yörüngesini değiştirdi

Ancak Nisan 2022 itibarıyla bir geriye gidiş olduğunu görüyoruz. Tüm segmentler ve tüm coğrafyalarda ortalama yüzde 60'tan fazla değer kaybı görüldü. Yeni fonlamalar yüzde 43 oranında azaldı. Fonlamalardaki düşüşün en büyük nedeni ise artan faiz oranları oldu. 2019 itibarıyla başlayan Kovid-19 salgınının getirdiği kırılganlıklar, tüm piyasalarda enflasyonu yukarı itince faizler de yükseldi. Bu durumda bireysel yatırımcılar ve fonlar, kısa vadede daha iyi gelir elde etmek için kaynaklarını faizde değerlendirmeyi tercih etti. Kısa vadede faizlerin düşmesi beklenmediği için FinTech’lerin yeni fon bulmakta zorluk yaşayacağını söyleyebiliriz.

Tüm bu nedenlerle FinTech’ler yeni bir yol ayrımında. Artık dışardan kaynak sağlamak yerine iç dinamiklerini kullanarak büyüyeceğimiz bir döneme giriyoruz. Faaliyet gösterdiğimiz alanlarda kârlılığı sağlama, inovasyonu ve Ar-Ge çalışmalarını artırarak yeni patentler ve çözümler elde etme ve en önemlisi de sadık müşteri kitlesi oluşturmaya odaklanmalıyız. Müşteri başına verimliliği artırma, şirket gelir ve gider dengesini kurma gibi konulara daha çok zaman ayırmalıyız. Bu dönemde zayıf iş modellerine sahip olanların zorluk yaşayacağını hatta sektörden çıkmak zorunda bile kalabileceklerini düşünüyorum. Bence bu yeni dönem, sektörümüz açısından tam bir ‘challenge’ olacak. Artık kendi ayakları üzerinde durup ölçek ekonomisine geçeceğimiz bir aşamayı yaşayacağız ki bu da aslında fikir üretmedeki becerimizi yönetim alanında da kanıtlamamızı sağlayacak.