Advertisement
HABERLER ABONE OL

Yılmaz, bir televizyon kanalında ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yılmaz, seçimin ardından Türkiye'yi bir sürprizin beklemediğini, temel yaklaşımlarının belirsizlikleri azaltmak, öngörülebilirliği arttırmak olduğunu vurgulayarak, siyasi ve politik belirsizliklerin de azaldığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, toplumla paylaşılan Orta Vadeli Programı adım adım hayata geçireceklerinin altını çizerek, "Döviz ihtiyacımızın azaldığı, döviz finansmana erişim imkanının arttığı bir dönemdeyiz. Dolayısıyla döviz üzerinden oluşturan spekülasyonların siyasi bir zemini olmadığı gibi teknik bir zemini, rakamsal bir zemini de yok." diye konuştu.

"3 Temmuz'da yayınlanan istatistikle yıllık bazda düşüş trendini göreceğiz"

Yılmaz, "Enflasyondaki düşüş sürecine ilişkin takvimsel ve oransal olarak tahminleriniz ne?" sorusu üzerine, teknik analizleri, ve programlarının çok net olduğunu ve her zaman söyledikleri noktada devam ettiklerini vurgulayarak, "Yılın ikinci yarısında enflasyonda belirgin düşüşleri göreceğiz. Yani bunun ilk ayı haziran ayı aslında. Ancak istatistikler bir ay sonra çıktığı için 3 Temmuz'da yayınlanan istatistikle birlikte yıllık bazda düşüş trendini göreceğiz." ifadelerini kullandı.

Orta Vadeli Program'da enflasyonun 2025'te yüzde 15 olarak, 2026'da ise tek haneli rakamların öngörüldüğünü hatırlatan Yılmaz, bu temel çerçevede hiçbir değişiklik olmadığını söyledi.

Enflasyon konusunda politika çerçevesi ve nereye doğru hareket edildiğinin önemli olduğuna dikkati çeken Yılmaz, "İyi bir politika çerçevemiz var. Doğru yolda ilerliyoruz ve hedefimize varacağız. Bundan da eminiz." dedi.

Yılmaz, Orta Vadeli Programın ilk uygulama sonuçlarının sermaye girişi açısından ortaya çıkardığı sonuçlara ilişkin soruya, şu sözlerle yanıt verdi:

"Bir doğrudan sermaye var, bir de tabii portföy dediğimiz, finansal girişler var. Ocak-Mayıs döneminde doğrudan sermaye girişi 4,5 milyar dolarken mayıs sonrası haziran-aralık döneminde 6,1 milyar dolara yükselmiş. Yani geçen yıl itibarıyla doğrudan girişlerde artış var. Bu yılın ocak ayında da 910 milyon dolar gibi bir doğrudan, FDI dediğimiz bir giriş var.

Portföye baktığımız zaman 2022'de nette 13,7 milyar dolar çıkış olmuşken, 2023'te nette 8,34 milyar dolar giriş söz konusu. Haziran-Aralık döneminde 11,3 milyar dolar. Bu yılın ocak ayında da 1 milyar dolar civarında yine bir giriş var. Şubat rakamı yok şu an elimde. Dolayısıyla hem FDI'de hem portföyde olumlu yönde gelişme var. Ama tam arzu ettiğimiz noktada mı? Değil tabii. Özellikle bu FDI doğrudan uluslararası yatırımların gelmesi biraz daha zaman alıyor. Ama politika çerçevemiz, çok sağlıklı, uluslararası piyasaya da güven veren bir çerçeve. Daha da artacak bu. Özellikle yerel seçim sonrası yapılan spekülasyonların ortadan kalkmasıyla bu sürecin daha hızlanacağını düşünüyorum."

Bankaların ve özel sektörün finansmana erişiminde bir sıkıntı olmadığını kaydeden Yılmaz, dış finansman, döviz açısından ihtiyaçların azaldığı, finansmana erişimin arttığı bir dönemde olunduğunu söyledi.

"Hizmet sektörleri ve gıdada enflasyon trendlerini tam kırmış değiliz"

Merkez Bankası'nın yerel seçim sonrası politika faiziyle ilgili atacağı olası adımlara ilişkin çeşitli tartışmaların yapıldığının hatırlatılması üzerine Yılmaz, faiz oranlarının düzeyini değerlendirirken beklenen enflasyonu esas almanın daha sağlıklı olduğunu ifade etti.

Merkez Bankası'nın şu anda sadece faiz oranlarıyla değil aldığı sıkılaştırıcı tedbirlerle de kontrolü sıkı bir şekilde tuttuğuna işaret eden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Enflasyonda bir düşüş trendi net bir şekilde ortaya çıkıncaya kadar bu duruşunu sürdürecektir diye düşünüyorum. Özellikle hizmet sektörlerinde ve gıdada henüz o enflasyon trendlerini tam kırmış değiliz. Otomotivde iyi bir noktadayız. Konutta başladı. Sanayide genelde fena değil. Ama hizmet sektöründe ve gıdada henüz tam arzu ettiğimiz noktada değiliz. Oralarda da kırılmalar başlayacaktır. Az önce bahsettim, yılın ikinci yarısında zaten bu iyice ortaya çıkacaktır, belirginleşecektir."

Yılmaz, Merkez Bankası'nın enflasyonu, dünyayı ve Türkiye'yi yakından takip edip, verilerin gidişatını analiz ederek araç bağımsızlığı çerçevesinde ihtiyaç duyulan adımları ihtiyaç gördüğü noktada atacağını bildirdi.

"KKM geçici bir mekanizma olarak kurgulandı"

Kur korumalı mevduatın (KKM) sistem içinde geneli etkilemeden devam edeceği bir orana geleceğine dair senaryolarının olup olmadığıyla ilgili soruya karşılık Yılmaz, "Bu düzenleme, ben Plan Bütçe Komisyonu Başkanı iken yapıldı. Başından itibaren geçici bir düzenleme olarak yapıldı. Yani sürekli bir mekanizma olarak değil, geçici bir mekanizma olarak kurgulandı. Bir dönem görevini icra etti. Şimdi artık kur korumalıdan çıkıyoruz. Geçen yıl ağustos ayında en yüksek orana ulaşmıştı, 3,4 trilyon lira civarına. Geldiğimiz noktada, 2,3 trilyon liralara kadar düştü. Yani 1,1 trilyon lira düşüş söz konusu kur korumalı mevduatta." diye konuştu.

Bu sistemden ani bir şekilde çıkılmayacağını daha önce de söylediklerini anımsatan Yılmaz, şunları kaydetti:

"Aşamalı bir şekilde, finansal piyasaları dikkate alarak, finansal istikrarımızı zedelemeden, tasarruf sahiplerinin haklarını, hukukunu gözeterek, aşamalı şekilde çıkacağız' demiştik. Nitekim süreç devam ediyor. Kur korumalı mevduat sistem içinde kalabilir mi? Kamuya bir maliyet getirmeyecek şekilde, bir finansal enstrüman olarak finansal sistem içinde kalmasında bir sakınca görmüyorum doğrusu.

Bankacılık sistemi böyle bir mekanizmayı kendisi kullanmak, mevduat sahiplerine alternatif bir finansal enstrüman olarak bunu değerlendirmek istiyorsa, bunda bir sıkıntı görmüyorum. Yeter ki kamunun bir yükümlülüğü, maliyeti olmasın. Kamuya maliyet oluşturabilecek hususlarda çıkış sürecini sürdüreceğiz ve belli bir vadede, finansal piyasalardaki istikrarı gözeterek, ülkemizin, makro politikalarımızın pozisyonunu gözeterek aşama aşama çıkış sürecini sürdüreceğiz."