Advertisement

Bugün Türkiye Cumhuriyeti Hazine’si başarılı işlere imza atıyorsa, Yener Dinçmen’in yıllar evvel yaptığı katkılar küçümsenemez. Çok insan yetiştirdi. Çok insanın hayatına dokundu. Türkiye ekonomisi ile ilgilenenlerin yakından tanıdığı birçok ismin bugünlere gelmesinde Yener Dinçmen’in ağabeyliği ve arkadaşlığı unutulamaz. Yener Dinçmen bir abideydi. Devletin adamı değildi, ama devlet adamıydı. Çevresine devlet adamı olmayı öğretti. Yaptığı işlerde ödün vermez bir tavrı vardı. Öğretirdi, öğrenirdi. Anlatırdı, dinlerdi. Ülkesine en iyi biçimde hizmet etmekten başka hiçbir art niyeti yoktu. Devletin en üst kademelerinde çok başarılı hizmetler verdi. Yener Dinçmen’i 1980’li yılların ortalarında Hazine Müsteşar Yardımcısı görevinde bulunduğu dönemde tanıdım. Farklı kurumlarda olsak da, önce kendisinden çekindiğim bir üst, çok kısa süre sonra örnek aldığım bir mentor, ardından da çok sevdiğim bir dost oldu. Başından geçen acıları içine gömdü. Cenevre’de Dünya Ticaret Örgütü’nde Baş Müşavir olarak, Gümrük Müsteşarı olarak, Hazine Müsteşarı olarak, Ziraat Bankası Genel Müdürü olarak çok başarılı hizmetlerini gururla takip ettim. Devlet deneyimlerini özel sektöre aynı heyecanla taşıdığına şahit oldum. Devlette çalışırken gördüğü saygı ve sevgiyi özel sektöre taşıdığını gördüm. Bunların hiçbiri şaşırtıcı değildi, çünkü Yener Dinçmen adam gibi adamdı. Heyecan doluydu. IMF ile müzakere ederken duyduğu heyecanı, briç oynarken de duyardı. IMF Heyeti’ni ya da meslektaşlarını çeşitli konularda ikna etmek için harcadığı enerjiyi, briç masasında oynanmış bir elde daha iyi konuşulamayacağını ya da o elin daha iyi oynanamayacağını anlatırken de harcardı. Yaptığı işi en iyi yapmaya programlanmıştı. Yener Dinçmen’i dün kaybettik. Bir ağabeyi, bir mentoru, bir dostu kaybettik. Hakkında kitaplar yazılabilecek bir abideyi kaybetmenin acısı içinde insan bir sütunluk bir yazıyı dahi bitiremiyor. Kusura bakmayın. Tüm sevenlerinin başı sağ olsun. Allah rahmet eylesin.