Advertisement

Amerikan Merkez Bankası (FED) parasal genişlemeyi azaltacak ve bir süre sonra da durduracak diye parasal genişleme bağımlısı finans piyasaları hatırı sayılır bir çalkantıya girdi. Gelişmekte olan ekonomilerden küresel sermaye çıkışları yaşandı. Gelişmekte olan ülke paraları hatırı sayılır ölçüde değer yitirdi. Faizler yükseldi. Zaten çok iyi gitmeyen ekonomik büyümeleri büyük bir olasılıkla olumsuz etkilendi. Kararın ertelenmesiyle şimdi geçici bir rahatlık yaşanıyor.

Aslında, FED’e yönelik beklenti, parasal genişlemeyi gerçekten yavaşlattığında olabilecek sonuçları şimdiden doğurdu. Sonuçları yalnızca gelişmekte olan ekonomilerde görmüyoruz. Amerikan ekonomisinde de bazı olumsuz gelişmeler gözlenmeye başlandı. Amerika’da uzun vadeli faizlerin göstergesi olan 30 yıl vadeli konut kredilerinin ortalama faizi son bir yılda yüzde 3.5’ten yüzde 4.5’e geldi. Son veriler karışık gelmeye başladı. Ekonomik büyümenin devam edeceği, ama yavaşlayabileceği tahmin ediliyor. Zaten parasal gevşemenin yavaşlatılmasının ertelenmesi de bu yüzden.

SERMAYE BÜYÜME DOSTUDUR

FED’in politikalarına yönelik beklentiler ve piyasalarda gözlenen çalkantılar 2000’li yılların başından bu yana (2008 ve 2009 yılları hariç) gelişmekte olan ekonomilerde yaşanan bayram havasının da artık sonuna gelinip gelinmediğini düşündürtmeye başladı. 20022007 yılları arasındaki dönem küresel paranın çok bol olduğu bir dönemdi. Gelişmekte olan ülkeler bu para bolluğundan istemedikleri ölçüde yararlandılar. 2008-2009 yılları arasında küresel krizin derinleşmesi küresel yatırımcıları kendi kabuklarına çekti. Ama, sonra farkına vardılar ki, gelişmekte olan ülkeler aslında krizin kaynağı gelişmiş ülkelerden daha az riskli. Risk profilindeki bu değişim gelişmekte olan ekonomilere yaradı.

Şimdi ne olacak? Kısa dönemde gelişmekte olan ekonomiler çalkantıyı olabildiğince hissedebilecekler. Ama, olması gerekenin olduğu görüldüğünde, küresel sermaye yeniden yön aramaya başlayacak. Yön arayışında en önemli parametrelerden biri ülkelerin göreli ekonomik büyüme potansiyeli olacak. Geçmişte böyleydi, şimdi de böyle olmaması için hiçbir neden yok. Sermaye büyüme dostudur. Şu sıralarda gelişmekte olan ekonomilerde ekonomik büyüme yavaşlasa da, uzun dönemde ekonomik büyüme daima gelişmiş ekonomilere göre daha yüksek kalmaya devam edecek. Dolayısıyla, gelişmekte olan ekonomiler hiçbir zaman küresel sermayenin radarından çıkmayacak. Korkması gereken bizlerden çok Avrupa.

1980’LERE BENZER Mİ?

Küresel faizler yükselme eğiliminde. Bu eğilim dalgalanarak uzun süre devam edecek. Önce parasal genişlemenin yavaşlatılması, sonra durdurulması, en sonunda da parasal sıkılaştırma mutlaka gündeme gelecek. Bu konuların gündeme gelmesi düşünülenden de çabuk olabilir. Yukarı yönde giden faizlerden en fazla etkilenecek ülkeler doğal olarak en borçlu ülkeler. Bunların çoğu da Avrupa’da.

2012 yılı itibarıyla kamu borçlarının milli gelire oranı 27 üyeli Avrupa Birliği’nde ortalama yüzde 85. Bu oran Yunanistan’da yüzde 157, İtalya’da yüzde 127, Portekiz’de yüzde 125, İrlanda’da 118, Fransa ve İngiltere’de yüzde 90 civarında. AB’de toplam kamu borcu 11 trilyon Euro’dan biraz fazla. Faizlerdeki her bir puanlık artışın ek faturası 110 milyar Euro. Bu rakamlarla Avrupa çok çabuk istikrarsızlığa düşebilir. Portekiz şimdiden sallanıyor.

1980’li yılların başında FED politikalarının sonucu Amerika’da enflasyon hızla düşerken, yükselen küresel faizlerle beraber gelişmekte olan ekonomiler (özellikle Latin Amerika) borç krizine girmişti. Şimdi, benzer bir risk Avrupa’da söz konusu. Gelişmekte olan ekonomilerde kamu borçluluğu tarihin en düşük düzeylerinde. FED politikalarından asıl Avrupa korkmalı. FED’in son kararı, diğer merkez bankaları gibi, Avrupa Merkez Bankası’nın da işine yaradı.