Daha önceleri de döviz kurları fırlamıştı. O dönemlerde de yurtdışı yatırımcıların Türkiye piyasasından çıkışları söz konusuydu. Ama, yerli yatırımcılar farklı bir pozisyon almışlardı. Yerli yatırımcılar döviz kurlarının belli bir düzeye gelmesini döviz varlıklarının bir bölümünü TL'ye dönmek için bir fırsat olarak görmüşlerdi. Döviz kurlarındaki fırlamayı geçici bir olgu olarak algılamışlardı.
Bu kez durum farklı. Olumsuz şartlar, yurtiçinde de, yurtdışında da eskisi gibi geçici görünmüyor. Yurtdışındaki olumsuz şartların birkaç ay içinde değişeceği düşünülmüyor. Yurtiçinde de döviz kurlarındaki oynamalara para otoritesinin tepkisi eskisi gibi değil. Olumsuz beklentiler geçmişe göre daha kalıcı olarak algılanıyor. Dolayısıyla, hane halkı ve şirketler döviz varlıklarını biraz daha artırmak peşindeler. Doğal olarak, yerli yatırımcıların bu tutumu döviz kurlarındaki oynaklığı artırıyor.
YURTDIŞINDA
Yurtdışından kaynaklanan olumsuzluklar bitti derken, sertleşerek devam ediyor. Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) parasal genişlemeyi yavaşlatacağı beklentisi bir ara söner gibi olurken, yeniden ateşleniyor. Eylül ayında parasal genişleme yavaşlatılacak deniyordu. Olmadı. Piyasalar şimdi tarihi mart ayına çektiler. Bir gün olacak. Olana kadar da bu yöndeki beklentiler oynaklığını sürdürecek.
Beklentilerin 3-5 ay ötelenmesi olumsuz beklentilerin düzelmesi anlamına gelmiyor. Belki de, FED'in
en kısa zamanda bir girişimde bulunması beklentileri daha istikrarlı hale sokabilir. Bu sorun yalnızca
bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri hırpalamıyor, aynı zamanda Amerikan ekonomisine de bir ileri bir geri yaptırıyor. Son dönemde 10 yıl vadeli Amerikan tahvillerinin fiyatındaki oynaklık rekor düzeyde.
2013 yılı Avrupa için bir fırsat yılıydı. Borç sorunuyla boğuşan ülkelere yönelik belli önlemler alınmış ve göreli bir istikrar sağlanmıştı. Bu yıl borç sorununun neden olduğu olumsuz beklentileri dağıtmaya yönelik önlemlerin ivedilikle alınması gerekiyordu. Bankacılık Birliği (Avrupa'daki bankaların tek elden gözetim ve denetimi ile zordaki bankaların tek elden tasfiyesi) dışında bir fikir üretilmedi. Bankacılık Birliği de hâlâ konuşma aşamasında. Uygulamada bir değişiklik yok. Politik birlik ise çok uzak görünüyor.
Avrupa ekonomilerine yönelik belirsizlik ekonomik büyümelerini de olumsuz etkiliyor. Euro Bölgesi
resesyondan çıkabilmiş değil. Sorunlu ülke ekonomileri küçülmeye devam ederken, Avrupa'nın güçlü
diye tanımlanan ekonomilerinde de büyüme giderek hayal kırıklığı yaratıyor. En büyük ticaret ortağımızdaki sorunlar elbette yurtiçindeki beklentileri de olumsuzlaştırıyor.
YURTİÇİNDE
Daha önceki döviz kuru fırlamalarında, para otoritesi, doğrudan döviz satışlarının yanında, politika faizi ve koridorun üst tarafının artırılması yoluyla da dolaylı olarak döviz kuruna müdahale etmişti. Bu kez, sınırlı döviz satışları yapılıyor. Ama, faiz silahının kullanılmayacağı açıkça beyan edildi. "Günlük ek sıkılaştırma"yla ne yapıldığını ekonomik birimlerin anlaması çok zor. Bu yaklaşımı belki bankacılık kesimi ile birtakım uzman yatırımcı kesim anlayabilir. Yurtiçinde döviz varlıklarının sahibi geniş bir kesim ise para otoritesinin görünürde ne yaptığıyla ilgilenir. Bu açıdan, düz yatırımcı için döviz kurlarındaki çıkışlara tepki, olumsuz beklentileri olumluya çevirebilecek kadar güçlü değil.
SONUÇ: Geçen mayıs ayı sonundan bu yana döviz kurlarının fırlamasına neden olan tüm belirsizlikler hâlâ devam ediyor. Olumsuzluklar geçmişe göre daha kalıcı. Dolayısıyla, herkes "bekle, gör" konumunda. Bu şartlar enflasyon görünümünü de olumsuzlaştırıyor.
NOT: Dün alınan kararlar çerçevesinde Merkez Bankası'nın, gecelik borç verme faizinin koridorunun üst sınırına yakın oluşmasını sağlamaya çalışması olumlu bir girişim.