Advertisement

Mayıs ayında Merkez Bankası para politikası faizini 0.5 puan indirdi. Bahane olarak Türk Lirası üzerindeki risk priminin azaldığını, haziran ayı ile birlikte yıllık enflasyonun düşmeye başlayacağını gösterdi. Haziran ayında para politikası faizi bu kez 0.75 puan indirildi. Bahane olarak Türk Lirası üzerindeki risk priminin azalmaya devam ettiği ve haziran ayında yıllık enflasyonda hatırı sayılır bir düşüş olacağı gösterildi.

Para politikasının Türk Lirası üzerindeki risk primine mi yoksa enflasyona mı endeksli olması gerektiği bir tarafa, haziran ayında yıllık enflasyon Merkez Bankası’nın beklediği gibi hatırı sayılacak kadar düşmedi. Yıllık enflasyon yüzde 9.7’den yüzde 9.2’ye geldi. Düşüşün bir bölümü mevsimsel etkenlerden kaynaklandı. Döviz kurlarından enflasyona geçiş ise henüz tamamlanmış görünmüyor. Merkez Bankası’nın temel enflasyon olarak nitelediği “H” endeksindeki yıllık artış yüzde 10.2 civarında sabit kalırken, “I” endeksindeki yıllık değişme yüzde 9.8’den yüzde 9.7’ye geriledi. Bu rakamlara bakarak yıllık enflasyonun hatırı sayılacak kadar düştüğünü iddia etmek zor.

ENFLASYON HEDEFİ ANLAMSIZLAŞTI
İlk altı ayda tüketici fiyatları enflasyonu yüzde 5.7 oldu. Yani, yılın yarısında yıl sonu için hedeflenen enflasyon düzeyini geçmiş bulunuyoruz. Temel enflasyon para politikasının kılavuzu ise, yılın ilk yarısında “H” endeksindeki artış yüzde 6.5, “I” endeksindeki artış yüzde 6.2 oldu. Nereden bakarsak bakalım, nedeni ne olursa olsun, hiçbir enflasyon verisi Türk Lirası üzerindeki risk priminin azalması nedeniyle para politikası faizinin sürekli olarak indirilmesini haklı çıkarmıyor. Doğal olarak, Merkez Bankası’nın son aylardaki tutumu enflasyon hedeflemesi diye bir politika hedefinin olmadığı yönündeki izlenimi giderek güçlendiriyor.

Bu şartlarda enflasyon verilerini enflasyon hedefini kılavuz alarak yorumlamanın bir anlamı yok. Belki de, enflasyondaki şimdiki eğilimlerin önümüzdeki dönemde enflasyonun tek hanede mi kalacağı, yoksa çift hanelere doğru bir hareketlenmenin olup olmayacağı yönünde yorumlamak daha doğru bir yaklaşım olacak. Verilere bu açıdan bakıldığında, devlet tarafından yönetilen ve yönlendirilen fiyatlarda döviz kurlarına paralel ya da başka nedenlerle bir ayarlama yapılamadığı takdirde, enflasyonun kısa dönemde çift hanelere gitme olasılığı düşük görünüyor. Bazı tahminler yıl sonu enflasyonun yüzde 9’u aşabileceği yönünde olsa da, yıl sonunda yıllık enflasyonun yüzde 8 civarında oluşması daha olası.

YETERLİ SIKILIKTA DEĞİL
2009 yılının başından bu yana yıllık enflasyon verileri üzerinden bir doğru geçirirsek, enflasyondaki temel eğilim yukarı yönde. 2009 yılı başında yıllık yüzde 7 civarındaki ortalama eğilim, bu yılın haziran ayı itibarıyla yüzde 8’in üzerinde. Benzer bir doğruyu 2013 yılı başından bu yana gerçekleşen yıllık enflasyon üzerinde çizersek, yıllık enflasyon eğilimindeki artış çok daha sert. 2013 yılı ve sonrasında yıllık enflasyon göreli olarak daha yüksek bir platoya oturmuş görünüyor.

Önümüzdeki döneme yönelik riskleri de hesaba kattığımızda, para politikasının bugünkü duruşu önümüzdeki 2-3 yıl içinde yıllık enflasyonu tek hanelerde tutabilecek kadar sıkı görünmüyor. Önümüzdeki döneme yönelik riskler: Döviz kurlarında sıçrama, gıda fiyatlarındaki artış eğiliminin devamı, kamu finansmanına yönelik kaygılarla dolaylı vergi oranlarındaki artışlar ve şimdilik ertelenen elektrik ve doğalgaz fiyatlarında yukarı yönde ayarlamalar. Enflasyonist beklentilerin giderek yukarı bir platoda katılaştığı bir ortamda, bu risklerle mücadele etmek de giderek zorlaşıyor.