Başlıktaki “belirsizlik yaratmak” yerine “kafaları karıştırmak” terimini kullanmak galiba daha doğru olacak. Son aylarda alınan kararlar ekonomik birimlerin kafalarını karıştırdı. Ekonomi politikasında amaç-araç ilişkisi tartışmalı hale geldi. Sonuçta, döviz kurları hızlı bir yükseliş eğilimine girdi. Faizler yükseldi.
“Düşük para politikası faizi, yüksek munzam karşılıklar” politikası önce “orta-uzun vadeli faizlerin aynı paralelde düşmeyeceği gerekçesiyle genişletici olmayacağı tahmin ediliyor” diye kamuoyuna tanıtıldı. Ardından, Hazine faizleri biraz yükselince, “daraltıcı olacağının tahmin edildiği” şeklinde yorumlandı. Son olarak da, Ali Babacan “bu politikanın daraltıcı olduğunu ve sonuçlarının arzulanan yönde oluştuğunu” duyurdu.
PİYASA İHTAR EDİYOR
Politikanın uygulamaya konduğundan bu yana politika yapıcılarının yorumlarını ve piyasa hareketlerini gözden geçirirsek, birkaç nokta öne çıkıyor: Birincisi, kafaları karıştırarak döviz kurlarının artması hedeflenmiş. İkincisi, Hazine bonoları faizinin artması hesapta yokmuş. Üçüncüsü, yeni para politikası hükümetin icazetiyle devreye girmiş.
Kafa karışıklığı yaratarak ekonomideki dengeleri değiştirmek ekonomi politikalarının hedefi olmamalıdır. Olduğunda, maliyet çok yüksek olur. Özellikle, kafa karışıklığının para politikası yoluyla gerçekleştirilmesi çok daha vahimdir. Para politikasının itibarını yerle bir eder. Daha sonra işler düzelse dahi, itibar yitirmenin olumsuz sonuçlarından kaçınmak uzun zaman alır.
Kafalar karışınca, bozulan dengelerin nerede duracağını, nerede tersine çevrileceğini kestirmek güç. Şimdi, böyle bir dönemden geçiyoruz. Hazine’nin, bu hafta yapılması planlanan 10 yıl vadeli borçlanma ihalesini iptal etmek zorunda bırakılması piyasaların politika yapıcılarına bir ihtarı olarak algılanmalı. Hazine ihaleyi iptal etmekle doğruyu yaptı. Daha kısa vadelerdeki dünkü borçlanma ihalesinin de çok iyi geçtiği söylenemez. Ama, zaten nakit mevcudu azalmış olan Hazine’nin bu konuma getirilmesi ekonomi politikasının bir amacı olarak herhalde nitelendirilemez.
Döviz kurlarındaki çıkış devam ettiği takdirde, Merkez Bankası büyük bir olasılıkla günlük döviz alım ihalelerini durduracak. Yetmediği takdirde, Merkez Bankası’nın döviz piyasasına doğrudan müdahalesi dahi söz konusu olabilir. İş buraya kadar gelirse, piyasalar bir kez daha politika yapıcılarını ihtar etmiş olacak. Ama, o noktaya gelindiğinde, itibar ve inandırıcılıktan çok şey kaybedilmiş olacak.
KENDİ YAPAR KENDİ BULUR
Ekonomik büyümeyi yavaşlatmak doğru bir amaç. Ama, bu amaca yönelik olarak sahnelenen ekonomi politikaları kafaları karıştırma yoluyla risk primini artırıp ekonomik birimlerin yatırım ve tüketim kararlarını etkilemeye dayandırıldı. Bu yolla da ekonomik büyüme düşebilir, hatta ekonomi daralabilir dahi. Ama, amaca ulaşmanın toplam maliyeti feragat edilen ekonomik büyümenin çok üzerinde olur.
Yurtiçinde kafalar karıştırılmaya çalışılırken, yurtdışından esen rüzgârlar kafaların daha da karışmasına katkıda bulundu. Gelişmekte olan ülkelere yönelik uluslararası yatırımcıların iştahlarının genelde azalması, Tunus-Mısır olayları yurtiçindeki kafa karışıklığının üzerine tuz-biber ekti. Ama, bugünleri görmemizin asıl nedeni kendi yarattığımız ortamdır.