Avrupa Birliği bugüne kadar yaşamadığı kadar büyük bir finansal zorluğun içinde. Ancak bir tek şey insanlara işsizliği ve ekonomik zorlukları unutturuyor. O da 90 dakikayı başlatan düdük sesi. İngiltere, Fransa, Almanya ve İspanya'da yüzbinlerce kişi çalıştıkları bankalardan veya reel sektör şirketlerinden çıkartılırken, müthiş bir işsiz ordusunun Türkiye'ye akın ettiği de görülüyor. Şaka değil Türkiye'de en çok iş arayanlar arasında Almanlar, İngilizler ve Fransızlar yer alıyor. Amerikalılar da azımsanmayacak kadar çok.
Hal böyleyken Avrupa Futbol Sektöründe de finansal darboğaz yaşandığnı söylemek kimseye sürpriz olmaz. Daha önceki yazılarımda, İspanyollar başta olmak üzere hangi kulübün ne kadar borcu olduğunu ve yerel yönetimlerin desteğiyle ayakta duran takımların UEFA tarafından nasıl izlendiğinden bahsetmiştim. Şu an İspanya'da 300 futbolcu hala alacaklarıyla alakalı problem yaşıyor. Futbolcular Sendikası Başkanı yaz başında "bu paralar ödenmezse ligleri boykot ederiz" şeklinde açıklama yapmıştı.
Öte yandan bu kulüplerin bir zamanlar aşırı dolar likiditesi nedeniyle düşen faiz ortamından faydalanarak, çok büyük borçlanmalara gittikleri ve teminat olarak da futbolcuların sözleşmelerini yada bazı haklarını teminat olarak verdikleri biliniyor. BASEL kriterleri üzerine sabahtan akşama ahkam kesen Avrupalıların, dünyanın en sert liglerinde top koşturan futbolcuları nasıl olup da teminat olarak aldıkları elbette tartışılmalı. Ancak bunun için biraz geç. Çünkü "dünyanın en hızlı büyüyen bankaları" olarak adlandırılan İspanyol Bankaları'nın başı bu aralar büyük dertte.
Büyümek için sürekli kredi veren ve kredi/özkaynak oranlarını BASEL Kriterlerinin çok üzerine çıkartan bu bankalar, Yunanistan'da başlayan "temerrüt korkusu" sebebiyle ortaya çıkan kaosta büyük darbe aldılar. Şöyle ki, bazıları Avrupa Merkez Bankas'ından acil kaynak talep etmek zorunda kaldılar. Ancak kaynağı çekebilmek için teminat vermeleri gerekiyor. Peki teminat ne olacak? En son neler oldu anlatalım.
Real Madrid Başkanı PEREZ'in "gelir var bu nedenle borçlanmaktan korkmam" diyerek yıldızlar karması "Los Galacticos" oluşturma çabaları, Cristiano Ronaldo'nun 80.000.000 Milyon Sterlin bonservis ile Manchester United'dan satın alınmasını sağlamıştı. Real Madrid Milyar Euro mertebesindeki naklen yayın kontratları ve dünyanın en çok gelir yaratan kulübü olması sebebiyle eli rahat gözükürken, sürekli devlet ile arasının iyi olması da bir başka güçlü noktasıydı. Ancak, Real Madrid krizden etkilenmeyecek gibi gözükse de kredi aldığı bankalar tarafından rahatsız edilme ihtimali bulunuyordu. Bu da gerçekleşti.
Dünyanın en pahalı futbolcusu ünvanına sahip olan Cristiano Ronaldo, Manchester United'dan Real Madrid'e "Bankia" adlı İspanyol bankasından alınan krediyle geldi. Real Madrid, bu transferden 15 gün önce Brezilyalı KAKA'yı da aynı bankadan aldığı krediyle transfer etmişti. Florentino Perez'în BANKIA'dan her iki transfer için 76.5 milyon euro kredi aldığı biliniyor. BANKIA geçen hafta nakit sıkışıklığını gidermek için Avrupa MErkez Bankası'ndan acil kaynak istedi ve bunun karşılığında her iki Futbolcuyu teminat olarak göstermek zorunda kaldı. Belki de ellerinde bulunan tahvil ve bonolardan daha değerli oldukları için bunu yaptı. Bu durum Avrupa'nın ne kadar karışık bir ortam içinde olduğunu gösteriyor. Diğer taraftan çalışan ve değer katan iki insanın da, temerrüte düşmek tehditi altında olan ülkelerin borçlanma kağıtlarından daha değerli olduklarını gösteriyor.
Bu arada ECB'nin (avrupa Merkez Bankası) her iki futbolcuya da sahip olacağı konusundaki tartışmalar da hayal gücünü zorluyor. Bunun için hem bankanın hem de Real Madrid'in batması lazım ki, bu imkan dahilinde gözükmüyor. Aslında ECB "çalışmayan Avrupalılar" için basılan bono ve tahvilleri alacağına, "çalışan Avrupalıları" teminat olarak alsa bu krizi daha rahat atlatabilir. Ne dersiniz? ilginç bir fikir değil mi?