Advertisement

SPORU BEKLEYEN TEHLİKE

Su an icinde bulunduğumuz süreç yakın bir gelecekte sadece ekonomik ve siyasi acıdan konuşulan bir süreç olmayacak. Avrupa'da yaşanan borç krizi ve söz konusu krizin kötü yönetilmesi, ABD'de OBAMA'nın herkezi hayal kırıklığına düşüren performansı, Orta Doğu'da meydana gelen karışıklıklar ve nihayetinde Japonya'nın deprem sonrasında daha da artan sorunları, spor ve sporun sponsorları ile ilgili de beklentilerimizi değiştirmemize sebep oluyor.

Aslında 2007'den, hatta daha iddialı bir ifadeyle 2004'den başlayan ekonomide yerinde sayma süreci, bilançoları faaliyet dışından gelen etkilerle şisirirken, benzer bir durumu spor kulüplerinin gelir ve borçlanmalarında da yaşadık. Bazılarının Borsalara açılması, değerlerinin de şişmesine sebep oldu. Sporcuların transfer bedelleri astronomik seviyelere çıktı. Ne de olsa finans kuruluşları önüne gelen herkese kredi veriyorlardı. Spora neden vermeyeceklerdi ki? Açıkcası finans kuruluşları da, kar amacı gütmek amacıyla kurulmamış ama surekli gelir yaratmak mecburiyetinde bulunan bu kuruluşlara sürekli kredi vererek "en büyük stad, en büyük transfer" gibi sözlerin arkasındaki güç oldular.

2006 yılında yaşanan şike skandalından sonra İtalyan Ligi'nin küresel izlenmede İngiliz ve İspanyol Liglerinin gerisine düşmeleri, onları bir anlamda aşırı borçlanma illetinden uzaklaştırdı diyebiliriz. Her ne kadar İtalyan Ekonomisi kötü durumda da olsa, İtalyan takımlarının gelir-borç rasyoları iyi durumda. Alman Kulüpleri de benzer şekilde borçlanma rasyolarını düzgün bir halde  tutmayı başardılar.

İngiliz ve İspanyol Kulüpleri için aynı basireti gösterdiklerini söylemek zor. Ancak her iki ülkede de  spor kulüplerinin ciddi gelir sahip olduğunu söylemek gerekiyor. Borçlar büyük ama gelirler de hem büyük hem de garantili. Stadlardaki Maç günü gelirleri, forma satışları, sponsorluklar ve naklen yayın gelirleri üst üste toplandığında muazzam borçların karşılığının her zaman var olduğu gözüküyor. Yunanistan, Türkiye ve bazı ülkelerde borç/gelir oranlarının bozuk olduğu gözüküyor. Fransa ve Hollanda'da şu an için bir problem yok gibi. Ancak Avrupa'daki borç krizi bankalar ve finans kuruluşlarını baskı altına almaya devam ederse, sponsorluk gelirleri ve transfer için verilen kredilerin kesileceğini söylemek yanlış olmaz. Bu şartlar altında UEFA 'nin 2013 yılında FINANCIAL FAIR PLAY kurallarını uygulamaya başlaması, bankalar problemliyken BASEL 3 kurallarını uygulamak gibi olacak.

Atlantik Okyanusu'nun diğer tarafına geçtiğimizde Amerikan NBA liginin birçok takımında borç ve gelir radyolarının kabul edilemez seviyelere geldigi gözüküyor. Yeni "arena" inşaatlarına hazırlanan birçok NBA takımı, söz konusu yatırımları erteleyecek gibi gözüküyor. Hatta Amerika'da Mali durumu bozuk NBA takımlarının ligden atılması tartışılıyor. Halihazirda yaşanan kaos ortamında bazı oyuncular başka ülkelere kopup gitmeye başladı bile.

Özetle, önümüzdeki dönemde bazı ülkelerdeki spor kulüpleri ummadıkları bir gelir azalmasıyla karşılaşabilirler. Hem sponsorluk gelirleri hem de krediye ulaşma açısından yaşanacak problemler, başka ülkelerin atak davranarak spor starlarını transfer etme şansını artıracaktır. Ancak köklü kulüplerin müsabakaları daha uzun süre naklen yayın gelirinde üst basamaklarda yer alacaklar. Bu nedenle starları transfer etmek için muazzam paralar harcayan birçok kulüp, küresel tanınma açısından oldukça gerilerde oldukları için, bu hamlelerini paraya çevirmekte  zorluk çekecekler.

Sonuç olarak, küresel tanınmışlık açısından geri durumda olan kulüpler, uluslararası arenada başarılı olabilmek için tanınmış kulüplere göre daha fazla para harcamak zorunda kalacaklar. Bu  durum borç/gelir rasyolarını bozarken, diğer tarafta tanınmış kulüpler harcama/gelir rasyolarını eskisine göre daha iyi hale getirecekler. Spor piyasası oligopolleşirken sponsorların eskisine göre daha seçici olacağı da beklenmeli. Markaların farkındalığını yaratmak için küresel izlenmenin en yoğun olduğu alanları seçeceklerini söylemek zor olmayacaktır. Bu nedenle birçok ülkede sponsorluk gelirleri düşerken buralarda rekabetten dolayı yükselecektir. Bu durum kulüplerin arasındaki farkın hızla açılmasına yol açabilir.

Belki de önümüzdeki dönemde FİFA ve FIBA'nın bu konulara kafa yorması gerekecek. Rekabetin bazı ülkeler lehine bozulmaları için çaba sarf edilmez ise, daha başlamadan sonucu belli müsabakalar nedeniyle ilginin azalması tehlikesi yaşayabiliriz.