Advertisement

Hepimiz Yunanistan'daki, Avrupa'daki gelişmeleri yakından takip eder olduk. Medyadaki haberlerin çoğu komşulardan. Köşe yazıları, yaşananları yorumlamaya çalışıyor. Bazen merak ediyorum, acaba Sultan Muhteşem Süleyman Viyana Seferine çıkarken matbaa ve televizyon olsaydı, Avrupa bu kadar ilgi çeker miydi? Tahmin etmek çok zor.
Şimdi gündemde bu kadar yer almasının bir nedeni komşuda yaşananların bizim evi de az veya çok etkilemesi. Duvarlar çok ince, yeteri kadar yalıtım yok. Komşularda huzursuzluk olunca kavga sesleri evde duyuluyor.

ÖZEL SEKTÖRÜN DÖVİZ YÜKÜMLÜLÜKLERİ BÜYÜDÜ
Ekonomide komşu deyince döviz akla gelir. O zaman ülkenin döviz dengelerine yakından bakmak lazım.
Toplam olarak ülkenin, daha önemlisi farklı sektörlerin döviz dengeleri, varlık-yükümlülük farkları, dışarıdan gelebilecek etkiler açısından önemli.
Türkiye'nin döviz varlıkları ile yükümlülükleri arasındaki fark geçen yıl sonunda 323.6 milyar dolar olmuş. Bir önceki yıla göre azalma görülüyor. Nedeni İMKB'nin yıllık performansındaki düşüş. Yabancı şirketlerin değerleri azalmış gibi görünüyor.
Açığı daha iyi anlayabilmek için ekonomiyi sektörlere ayırarak konuya bakmak lazım.
Merkez Bankası'nın varlıkları yükümlülüklerinden daha fazla. Ama ekonomide her kesim onun eline bakıyor. Bu nedenle fazlası diğerlerinin açığını kapatmaya yetmeli. TCMB'nin 80 milyar dolarlık varlık fazlası kamunun 101 milyar dolarlık yükümlülük açığına bile yetmiyor. Buna bir de bankaların 60.3 milyar; diğer sektörlerin -doğrudan yatırımlar hariç- 102 milyar dolarlık açığını da eklerseniz resim biraz daha netleşiyor.
Görüldüğü gibi kamu bir şekilde kendi açığını kapatabiliyor. Sorun, özel sektörün döviz yükümlülüğünün fazla olmasında.
Özel sektör geçen yıl olduğu gibi rahat borçlanmaya devam edebilirse sorun olmaz. Hem bankalar hem de şirketler dışarıdan döviz bulabildikçe çarklar döner. 2011 yılında dışarıdan aldığı borçlar yaklaşık 15.5 milyar dolar artmış. En çok yeni borç alanlar, 11.5 milyar dolarla bankalar.  İçeride yeteri kadar TL mevduat ve kaynak bulamayınca, ortaklarına, yurtdışına yönelmişler. Sonuç olarak özel sektörün döviz borcu stoku 145 milyar dolar olmuş.

GÖZÜMÜZ YABANCI MERKEZ BANKALARINDA
Bununla beraber, özel sektörün yurtdışından aldığı kredilerin, Aralık 2012 tarihine kadar vadesi dolacak olanlarının toplamı 63.2 milyar dolar. Eski borçlar geri ödendiği sürece yenisini bulmak zor olmayacak. Dış ticaret hacminin büyüklüğüne finansal sektörün gelişmişliğini ve dışarıda tutulan paraları da eklerseniz, kısa vadede pek sıkıntı olmaz.
Bilinmesinde yarar var; özel sektörün geri ödemelerinin büyük bir bölümü bu yılın ilk beş ayında. Bu bağlamda üç büyük merkez bankasının parasal genişleme politikaları ve buna bağlı olarak yükselen risk iştahı, yeni döviz bulunmasına yardımcı oluyor. Şimdi herkes bu rahat ortamın devam edeceğine inanıyor. Yani bir tür "alan razı, satan razı" durumu.

SICAK PARA STOKU ARTTI
Ama her şeyin olduğu gibi bu rahatlığın da bir maliyeti var. Geçen yıl sonunda, portföy yatırımları, kısa vadeli krediler ve mevduatlardan oluşan sıcak para stoku, 183 milyar doları geçmiş. Milli gelirin yüzde 24'ü kadar bir büyüklüğe ulaşmış.
Ülke, özellikle özel sektör, dışarıdan gelen bu kısa vadeli paralar üzerine kurulu bir suni dengeye dayanarak ekonomik hayatını sürdürüyor. Örneğin kurdaki her bir kuruşluk artış, özel sektörün yükümlülüklerini 1.6 milyon lira büyütüyor. Dolayısıyla başta şirketlerin hissedarları olmak üzere hepimiz, kurdaki değişimleri, Yunanistan'daki gelişmeleri, Avrupa'da alınan kararları artık daha yakından izliyoruz.
Bu döviz dengelerimiz böyle olduğu sürece, istemesek de izlemek durumunda kalacağız.