Advertisement

Devlet olmanın temel özelliklerinden birisi kural koymak ve kuralları uygulamaktır. Demokratik devlet yönetiminde bu yapı kurumsaldır. Hangi parti gelirse gelsin devletin karar alma mekanizmaları üç aşağı beş yukarı bellidir.
Önde gelen kurallardan birisi de kamu malının korunmasıdır. Bu amaçla tüm yasal ve idari mekanizmalar yüzyıllara varan deneyimlerin sonucu olarak kurulur. Hata yapanlar cezalandırılır, başarılı olanlar da ödüllendirilir. Bence büyük devlet olmanın özeti budur.
Konuyu iki örnekle açmaya çalışayım.

DETROİT ÖRNEĞİ

Geçenlerde medyada Amerika'da Detroit şehrinin iflas ettiği haberleri vardı. Yorumcuları elimden geldiğince izlemeye çalıştım. Kimse bir şehrin nasıl iflas edebileceğini sorgulamadı. 15 trilyon dolarlık ekonomide, 18 milyar dolar borcu olan bir şehir nasıl kaderine terk edilir, irdelenmedi.
Amerika'da iflas eden şehirler listesi uzun. Detroit en büyükleri olduğu için basında geniş yer aldı. Oysa Ocak 2010'dan bu yana 36 irili ufaklı belediye iflas etmiş. Borçlarının çoğunluğu çalışanlarına ve onların emeklilik fonlarına.
Bizdeki banka sandıkları benzeri bireysel emeklilik fonlarının gelirleri azalırken yükümlülükleri büyüyor. Açık büyüdükçe dertler de çoğalıyor. Ama kimse merkezi hükümetten yardım isteyemiyor. Çünkü onun dertleri yerel yönetimlerden çok daha büyük.

ANKARA'NIN 1 MİLYAR TL BORCU YİNE YAPILANDIRILDI

Bizde ise bunun tam tersi bir örnek yaşandı. Resmi Gazete'de perşembe günü yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin Hazine'ye olan 297 milyon lirası anapara, 973 milyar lirası gecikme zammı ve faizi olan borçları yeniden yapılandırıldı. Hazine, alacaklarını merkezi bütçe gelirlerinden belediyeye ödenecek paylardan mahsup edecek.
Kökü 1990'lı yıllara kadar giden bu borca, ASKİ ve EGO'nun borçlarını da eklerseniz, haziran sonu itibarıyla toplam 3 milyar lirayı geçiyordu. Defalarca yapılandırılmasına rağmen Ankara Belediyesi, diğer bazı belediyeler ve kamu kurumları gibi, Hazine'ye ve kamu kurumlarına olan borçlarını ödemekten kaçınıyor. Ödemiyor.
Örneğin, yapılandırılan borç 2000 yılı sonunda 1.3 milyar liraymış. 2001 Krizi sırasında birçok kamu alacağından vazgeçen Hazine bu alacağını da 53 milyon liraya indirmiş. Ama borç yine ödenmediği için, 2013 Haziran sonunda, ASKİ ve EGO hariç borç 2.1 milyar liraya yükselmiş. Bir bölümü şimdi yeniden yapılandırılmış.
Anlaşılacağı gibi, iki farklı örnekteki sorun belediyenin kimden borçlandığı ve parayı nereye kullandığı değil. Önemli olan şey, kendi gelirleriyle harcamalarını idare edemeyen yerel yönetimin borç yüklerini merkezi bütçeye yükleyememesi. Bir şehrin yöneticileri oy için har vurup harman savuracaklar, harcama yapacaklar ama yeteri kadar vergi toplamayacaklar. Hükümet de başka şehirlerde yaşayanların ödediği vergilerin bir bölümünü borçlu olan şehre aktaracak. Haksız kaynak transferi yapacak.
Örnekler çok uymuyor orası Amerika demeyin. Ayağını yorganına göre uzatmayan şehirleri iflas ettirenler dünyanın büyük ekonomisi olurken, biz onların biriktirdikleri dolarlara yüksek faiz vererek ekonomimizi büyütebiliyoruz.