Advertisement

Faiz harcamalarının azalmasıyla bütçenin gider yapısı değişti.
Normal demokrasilerde hükümetler, seçmenlerine verdikleri sözler doğrultusunda kamu harcamalarının dağılımını değiştirirler. Ancak üzerinde durulması gereken şey harcanan paranın etkin ve verimli kullanılıp kullanılmadığıdır. Hesap verebilmektir. Hesap verilirken yapılan harcamaların üretime katkısı, işin özünü oluşturur.
Aslında hangi harcamanın ne kadar etkin ve verimli olduğu üzerinde en çok tartışılan konulardandır. Örneğin kuzey yarımkürede yol inşaatlarının dağların güneyinden geçirilmesi kış şartlarında yolun kullanımı açısından hayati önem taşır. Ama şu şehre de uğrasın diyerek yolu dağın kuzeyine kaydırınca, daha fazla sis, buzlanma vb. etkenler sonucu kullanımda bazı sorunlar çıkar. Verimlilik düşer.
Benzeri bir tartışmayı, bütçeden yapılan transferlerin insanları ve şirketleri ne kadar üretime yönlendirdiği, ne kadar tembelleştirdiği şeklinde de yapabiliriz.
Konuyu biraz açayım. Maliye politikasının amaçlarından birisi gelir dağılımını düzeltmektir. Geliri çok olanlardan toplanan para, ihtiyacı olanlara dağıtılarak eşitlik sağlanmaya çalışılır. Bu amaca yönelik olarak vergiler de kullanılır. Ama en çok bilinen yöntem transfer politikalarıdır. Devlet; tarımsal destekleme, öğrenciye kredi/burs, gıda yardımı, 65 yaş üstündeki vatandaşların kamu ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanması, evde hasta bakımına katkı gibi birçok yöntemle, düşük gelirli gruplara para verir.
Sorun ne kadar verildiğinden çok bu kaynakların üretime ne kadar katkı sağladığıdır. Bilinen bir doğru, bütçeden verilen paranın, tüketim eğilimi yüksek dar ve sabit gelirli kesime gittiğidir. Tasarruf yeteneği çok az olan aileler gelen parayı hemen tüketime yönlendirirler.

İNSANLAR ÜRETİMDEN UZAKLAŞIYOR
Ben sosyolog değilim, öyle derin araştırmalara dayalı gözlemlerim yok. Sadece Anadolu'da yaptığım sohbetler ve gözlemlerden küçük çıkarsamalara dayanarak diyebilirim ki; son yıllarda özellikle taşrada, bu transferlerden gelen paralar insanları kahveye ve eve daha çok bağımlı hale getirmiş. Devletten gelen para, erkekleri meslek edinme mücadelesinden uzaklaştırmış. Kadınlar zaten çocuk bakmaya teşvik edilerek eve bağlanmış.
Burada en büyük etken iş alanlarının azlığı. Ama iş bulana da ödenen ücret ile devletten gelen para arasındaki fark çok az. Dolayısıyla insanları meslek edinmeye değil kahvede, evde oturmaya yönlendiriyor.
Aşağıdaki tabloya bu bağlamda bakmak gerekiyor. Veriler 2004-2012 yılları itibarıyla önemli harcama kalemlerini gösteriyor. Görüldüğü gibi azalan iki kalem var: İlki faiz, diğeri yatırım harcamaları. Faizdeki düşüşün nedenleri biliniyor.
Yatırım harcamalarındaki azalmayı tam anlayabilmek için sermaye transferleri kalemindeki değişime bakmak lazım. Görüldüğü gibi orada büyük bir artış var. DSİ ve Karayollarının kendi kaynaklan yatırımlarına yetmeyince merkezi bütçeden para aktarılmış.
Öte yandan faiz dışı harcamalarda payı en çok artan kalemler personel ve Hazine yardımları. Bu kalemler büyük çoğunluğu yukarıda özetlemeye çalıştığımız harcamalardan. Doğrudan insanlara ve şirketlere gidiyor.
Bütçe açık vermedikçe sorun yok. Ama bu tür paralar bir defa verildikten sonra geri dönmek hemen hemen imkânsızdır. İnsanlar alıştıktan sonra, "Para yok artık veremiyoruz" denemez.
O zaman bütçe gelirlerinin yapısı önem kazanıyor. Gelirden ve servetten vergi alınmayınca, ya özelleştirme gibi bir defalık vergilerle ya da akaryakıttan alınan yüksek vergilerle harcamalar finanse ediliyor. O da yetmezse daha fazla borçlanılıyor. Uzun vadede, hepsi ekonomik istikrara ve üretime sekte vuruyor.