Dünya’da ekonomik büyümeye yönelik aşağı yönlü riskler artarken, merkez bankalarının da bu yönde para politikalarını gevşetme yönünde adım attıkları izlenmektedir. Bu doğrultuda kısa vadeli faiz oranlarında, Türkiye’de olduğu gibi belirgin düşüş yaşanırken, en azından Türkiye açısından bu eğilimin sonuna yaklaştığımızı düşünüyoruz. Merkez Bankası’nın son PPK toplantısında temkinli tavrını koruması da bu görüşümüzü desteklemektedir.
Öncelikle gelişmekte olan ülkelerin genelindeki görünümden bahsedersek, politika faizlerinde geçtiğimiz senenin sonundan itibaren başlayan düşüş eğiliminin, son dönemde hızlandığı izlenmektedir. Bunun için seçtiğimiz 10 gelişmekte olan ülkenin politika faizlerinin ortalamasını takip etmekteyiz. Aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi, 2011 sonlarından itibaren politika faizlerindeki düşüş eğilimi, son dönemde Brezilya ve Güney Afrika’nın faiz indirimleri ile hız kazanmıştır. Bunun yanında, ortalama politika faizinin % 4.9 seviyesine karşın, kısa vadeli devlet tahvillerinin ortalama faizi % 4.6’ya kadar gerilemiştir. Bu da, faiz indirimlerinin devam etmesinin beklendiği anlamına gelmektedir.
Bizde de son dönemdeki eğilimler buna paralel gelişmektedir. Merkez Bankası, enflasyon görünümündeki iyileşme ile ortalama fonlama faizinin % 10’lu seviyelerden % 8 civarına çekmiş, bu doğrultuda, kısa vadeli devlet tahvili faizlerinde de benzer düşüş gerçekleşmiştir.
Ne var ki, bu düşüş eğiliminin sonuna geldiğimizi düşünüyoruz. Enerji ve gıda fiyatlarının yükselmesinin yanında bütçe görünümünün bozulması ile yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda artış riski ortaya çıkmıştır. Bu durum karşısından Merkez Bankası’nın önümüzdeki dönemde mevcut politika duruşunu korumasını ve ortalama fonlama maliyetini % 7.5-8.0 civarında tutmasını bekliyoruz. Buna karşın, gelişmekte olan ülkelerde politika duruşu gevşemeye devam ederse, TL’nin daha güçlü bir performans göstermesi ihtimali artacaktır.