Finans sektöründe toplumsal fayda
Artık sadece hızlı olmak, sadece dijital olmak ya da sadece ucuz olmak yeterli değil. Toplumsal fayda, finansal kapsayıcılık ve finansal okuryazarlık gibi kavramlar sektörün yeni eşik noktalarını oluşturuyor.
Dijital bankacılık ve fintek dünyası artık gençlik dönemini geride bıraktı. Hız, kullanıcı deneyimi ve maliyet avantajı uzun süre sektörü ileri taşıyan ana unsurlar oldu. Ancak bugün geldiğimiz noktada daha temel bir soru giderek daha yüksek sesle soruluyor: Finans sektörü topluma ne katıyor?
Londra metrosunda karşıma çıkan sade bir reklam bu soruyu yeniden düşünmemi sağladı. Reklam, bir ürünü ya da kampanyayı değil, bir kitabı tanıtıyordu. Bir dijital bankanın kendi hikâyesini, başarılarını ve hatalarını anlatan bir kitap… Söz konusu marka Monzo’ydu.
Monzo, 2008 küresel finans krizinin ardından bankacılığa duyulan güvenin ciddi biçimde sarsıldığı bir dönemde ortaya çıktı. Kurucularının temel iddiası teknolojik bir yenilikten çok, ahlaki bir itirazdı. Bankacılığı daha şeffaf, daha anlaşılır ve kullanıcıyı gerçekten güçlendiren bir yapıya kavuşturmak. Mobil uygulama bu yaklaşımın aracıydı; amaç değil.
Kitabın en güçlü mesajı şu: Para yalnızca finansal bir araç değildir. Para, davranışları şekillendirir; güven, kaygı ve kontrol duygusuyla doğrudan ilişkilidir. Bankaların ve fintek’lerin sorumluluğu da tam olarak burada başlar. Kullanıcıyı yalnızca daha fazla harcamaya teşvik eden sistemler mi kuruyoruz, yoksa bireyin finansal farkındalığını ve kontrolünü mü artırıyoruz?
Artık sadece hızlı olmak, sadece dijital olmak ya da sadece ucuz olmak yeterli değil. Toplumsal fayda, finansal kapsayıcılık ve finansal okuryazarlık gibi kavramlar sektörün yeni eşik noktalarını oluşturuyor.
Ülkemiz bu açılardan son derece güçlü bir altyapı ve potansiyele sahip. Bankacılık sektöründe teknoloji altyapısı, regülasyon kapasitesi ve genç nüfusuyla dijital finans için çok elverişli bir zemin var. Ancak içerik tarafında hâlâ önemli bir boşluk hissediliyor. Ürün anlatıyoruz ama hikâye anlatmıyoruz. Kampanya duyuruyoruz ama değer tartışmıyoruz.
Monzo’nun kitabı bu nedenle önemli bir örnek. Bu bir pazarlama faaliyeti değil, kurumsal bir duruş beyanı. Finans sektörünün yalnızca kâr değil, güven üreten bir alan olduğunu hatırlatan bir çağrı.
Bu vesileyle Türkiye’deki bankaları, dijital bankaları ve fintek girişimlerini daha fazla topluma faydalı içerik üretmeye davet etmek gerekiyor. Finansal okuryazarlığı artıran, kullanıcıyı bilinçlendiren ve uzun vadeli değer yaratan anlatılara her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
Finans sektörü güven satar. Güven ise ancak şeffaflık, sorumluluk ve toplumsal katkıyla inşa edilir.