Advertisement

Yılın sonuna doğru sakinleriz derken, gene yılı yoğun bir haber akışı ve fiyatlama ile bitiriyoruz. Özellikle kur tarafında. Kısa vadede ne olduğuna bakmak için biraz 3-4 hafta geriden başlayalım. Son dönemde TL tarafında tedirginliği ilk görmeye başldığımız dönem, bir kaç hafta önce yeni munzam karsılık uygulaması ile oldu. Bir önceki uygulamanın modifiye edilmiş hali ilk aşamda tüm piyasaya karışık gelse de, şunu anladık sanırım; 2020 yılında bu tarz ince ayar politika değişiklikleriyle çok sık karşılaşacağız.

Bunun ardından 200 baz puan daha bir faiz indirimi ile toplam 1200 baz puan civarı oldukça yüklü bir faiz indirimi gördük. O aşamalarda TL kademeli değer kaybına yavaş yavaş da olsa başladı fakat global tarafın oldukça destekleyici olması sonucunda tüm gelişmekte olan ülke para birimleri iyi performans gösterdiler. Emsallerimizle kıyasladığımızda ise yine TL’nin performansı zayıf duruyordu. Ardından yaptırımlar konusu ve diğer jeopolitik gelişmeler de piyasanın gündemine yine girdi ve TL’de yukarı kıpırdanmalar son bir haftadır netleşti.

Tüm bunlar olurken, aksi şekilde, bono faizinde bir tedirginlik görmedik, CDS’imiz 280’lere kadar geriledi.. Hisse senetleri performansında da bir sorun yoktu. Halen de çok farklı değil durum. Dolayısıyla kalıcı bir bozulmadan bahsedemeyiz.

İşin daha teknik tarafı ile ilgilenirsek, aynı dönemde swap verim eğrisinde de özellikle kısa ve orta vadede bozulma olduğuna şahit olduk. Kısa vadeli faizler çok hızla aşağı gelmeye başladı. Dünkü karar öncesi son geldiğimiz noktada Londra piyasasında (offshore) gecelik faiz %9.5, 1 haftalık faiz %10’a kadar düştü. Oysa bizdeki politika faizi (onshore diyelim) %12. Normalde bu iki faiz arasında her daim fark olur, burada çok şaşırtıcı bir durum yok. Fakat bu sefer fark çok hızlı açılmaya başladı. Daha ötesi, son 3-4 aydır buradaki vadeler de oldukça kısaldı ve bir haftalıklarda yığılma oldu. Konuyla ilgilenenler, son TCMB Finansal İstikrar Raporu içindeki swap vade dağılımlarındaki farklılaşmayı bulabilirler. Özetle hem offshore-onshore yani Londra ve TCMB faizi arasında oluşan fazla fark hem de vadenin oldukça kısalması (TL’de volatilite riski yaratmakta) BDDK’nın bu son kararında etkili olmuş gözükmekte. Normalde politika faiziniz %12 iken, Londrada swap tarafında TL’nin faizinin %10 hatta altına düşmesi, hele ki TL değer kaybediyorken çok arzu edilmez.

Peki BDDK ne dedi? Bu yöndeki ilk adımı 2018 sonunda görmüştük. TL’deki değer kaybını tetiklediği düşüncesi ile otoriteler Londra’ya swap yoluyla TL verilmesini, bankaların özkaynaklarının %25’i ile sınırlamıştı. Böylece yabancı tarafta TL likiditesi azalmış, ve TL’de değer kaybı sınırlanmıştı. Son gelen karar ise bunun tam tersi. Londra’dan vadesi 7 güne kadar olan TL alımlarına, banka özkaynakların %10’u kadar limit getirildi. Basit anlatımla; bankalarımızın ellerinde DTH kaynaklı çok fazla döviz var, verdikleri kredi ise TL cinsinden. Bankalar bu dövizleri Londradaki TL’ler ile takas ediyor, uzun dönem olan kredileri de hedge ediyorlar. Fakat bu işlemlerde son 4-5 aydır vadelerin 1 hafta ve altına doğru kısalması risk barındırmakta. Yeni kararda temelde atılan adım “kısa vade olmaz vadeyi uzatın” demekte. Buradaki pozisyonların uzun vadeye kaydırılması istenmekte. Ve aynı zamanda, TL fonlama ihtiyacının Londra yerine Borsa İstanbul swap piyasası tarafına kaydırılması da tercih ediliyor olabilir.

Bu kararın ardından da, bırakın iki faizin birbirine yakınsamasını tam aksi şekilde, gecelik swap faizinin %3’ün dahi altına indiğini gördük. Neden faiz bu derece düştü. Çünkü ellerinde TL olan yabancılar bu sefer bunu satacak taraf limite geldiği için sorun yaşadı. Satamadı. TL’de bol. Satamadıkça fiyatı yani faizi düşürdü. Diğer bir kısım ise muhtemelen tamamen pozisyonlarını kapadı ve TL’den çıktı. Kur da bu yüzden yükseldi. Haftaya Noel ardından da pek bir yabancı görmeyiz piyasada. Dolayısıyla yarın ve pazartesi de bir miktar hareket olası. Ardından kısa vadede de çöken faizin yeniden normalleştiğini ve politika faizine yaklaştığını, Ocak başıyla beraber ve belki daha da erken görebiliriz.

Kısa vadeli bakarsak atılan adım, swap tarafında vade uzatılması için yapılıyor olsa da, neden o vadeler o derece kısaldı, belirsizlik ve endişe mi yabancıların vadeyi bu derece kısaltmasına yol açtı, bunlar bambaşka ve temel sorular. Piyasalara dönem dönem fazla müdahale etmiş olmamızın da yan etkilerini yaşamaktayız. Benzer şekilde para politikası ve faiz tarafında fazla aceleci olmamız da son yaşadığımız kur hareketinde en arkadaki tetikleyici sebeplerden olabilir. 2020 yılında bu tarz karar değişikliklerini ve ince ayar diye nitelendirdiğimiz uygulamaları daha da sık görme ihtimalimiz yüksek. Kısa vadede bakarsak otoritelerin bu uygulamalardaki motivasyonu belki bir noktaya kadar anlaşılabilir ama orta vadede tüm bu adımlar haliyle belirsizlik ve dalgalanma yarattığından, ülke risk primini olumsuz etkilemekte. Bu da para politikasını etkin ve doğru uygulayabilmeyi zorlaştırmakta maalesef.