Advertisement

Bütçe yetim bir dökümandır. Üzerine fazla konuşulmaz. Vatandaşın bütçeyle olan ilişkisi, sermaye sahiplerinin ödeyeceği vergi tutarı, çalışan sınıfın ise maaş merakı kadardır. Açık arttığı zaman dikkatler bütçeye çevrilir, bütçe açığı ve Hazine borçlanması dışında pek ilgi çekmez.."

Bu sözler, TÜSİAD – Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) tarafından düzenlenen “Merkezi Yönetim Bütçe Takip Raporu”nu hazırlayan Bilkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ferhat Emil'e ait.

Bütçe farkındalığının artırılmasına katkı sağlamak amacıyla bütçenin son yıllardaki performansı bu raporda kapsamlı şekilde masaya yatırılmış.

2012-2017 döneminin en popüler harcama kalemleri ne diye baktığımızda başı görev zararları çekiyor. Son 5 yıllık dönemde SGK'ya ödenen görev zararı yüzde 26 oranında artarken Halk Bankası'na ödenen görev zararı yüzde 24.4, Ziraat Bankası'na ödenen görev zararıysa yüzde 10.1 oranında artış göstermiş.

Kamuoyunda merak uyandıran konuların başında gelen 'örtülü ödenek harcamaları' son beş yılda yıllık bazda ortalama yüzde 14,5 civarında artışla 3 milyar TL'ye çıkmış.

Merkezi yönetim bütçesinin taşeron olarak yaptırdığı temizlik hizmetlerindeki yıllık ortalama artış hızı yüzde 23.3 , özel güvenlik alımlarında yüzde 28.6 ile enflasyon ve büyüme oranlarının oldukça üzerinde artış göstermiş.

Çeşitli sosyal amaçlarla ödenen paraların yer aldığı hane halkına yapılan transferler toplamı yüzde 17 artışla 41 milyar TL'ye yükselirken hane halkına yapılan transferler kaleminin altında yer alan köprü geçiş garanti ücretleri olarak 2018'de 3,5 milyar TL olmuştu.

Kurum bazında harcamaların dağılımına bakıldığında Maliye Bakanlığı (%26,87) ile Hazine Müsteşarlığı'nın (%12,34) bütçe ödeneklerinin yaklaşık yüzde 40'ını harcıyor.Son 5 yılda bütçe içindeki payını arttıran Milli Eğitim Bakanlığı yüzde 12,75'lik payla en çok harcama yapan ikinci kurum olmuş.

Gelir politikalarına bakıldığında devletin gelirlerinin yüzde 85'ini vergi gelirleri oluşturuyor. Dolaylı-dolaysız vergi adaletsizliği kronik halde. Gelişmiş ülkelerde dolaysız vergilerin payının yüksek iken bizde tablo tam tersi. Mal aracılığıyla alınan vergi çeşidi olarak adlandırılan dolaylı verginin payı son 4 yıldır yüzde 67 seviyesinde durmuş vaziyette, dolaysız vergilerin payı ise yüzde 33 oranında.

Ayrıca raporda, KDV indirimleri, yeniden yapılandırma kolaylıkları gibi uygulamaların sağlıklı ve üretken bir vergi tahsilatına imkan vermediği vurgulanıyor.

Şimdi de finansman tarafına bakalım. Hatırlanacağı üzere bütçe 2017'de 47,4 milyar TL açık verdi. Bütçe nakit açığının finansmanında ağırlıklı olarak net iç borçlanma kullanılırken, Hazine'nin iç borçlanması artık tamamen uzun vadeli devlet tahvili satışlarından oluşuyor. Buna karşılık son 5 yılda sadece 2014 ve 2016 için yapılan iç ve dış net borçlanma toplamı net finansman ihtiyacının bir miktar altında kaldı ve aradaki fark Hazine kasalarından karşılandı. 2017 yılında da net finansman ihtiyacının çok üstünde bir net borçlanmaya gidildi. Bütçe nakit açığı 53 milyar TL hesaplandığı halde yaklaşık 83 milyar TL net borçlanma yapıldı.

2018'in ilk 5 aylık döneminde ise bütçe açığı 20 milyar TL'yi geçti. 2018 yılının tamamı için 65,9 milyar TL olan bütçe açığı hedefinin % 31’i gerçekleşti.

Yeni dönemde maliye politikasının nasıl bir patika izleyeceği yatırımcıların en çok merak ettiği konulardan biri.

Raporu hazırlayan Ferhat Emil, yılın ikinci yarısı için bütçe tahminlerinde revizeye gidilmesi gerektiğini söylüyor. Resmi tahminler bütçenin GSYH'ya oranının yüzde 1,9 olacağını gösteriyor. Fakat bütçe tahminine temel teşkil eden OVP'deki verilere baktığımızda enflasyonun 2018'de yüzde 7'den 2020'de yüzde 5'e indirileceği varsayılıyor, büyüme her yıl yüzde 5,5 tahmin ediliyor. 2018 için ortalama Dolar/TL kuru öngörüsü ise 3,73. Dolayısıyla revizyon şart.

Emil, "Bütçenin, GSYH'nın yüzde 2'sini geçmeyecek şekilde bir disipline ihtiyaç var. İkiz açık problemini hali hazırda yaşıyoruz bunun üzerine bütçeden gelecek üçüz açık çok kaldırılabilecek bir durum değil" diyor.

Raporda, bütçe harcamalarında mali katılığa dikkat çekiliyor. Diğer bir deyişle harcamaların en az % 75’inin üzerinde yapısal, siyasal ve sosyal nedenlerle fazla değişiklik yapma imkânı yok.

Harcama katılığı sorununa dikkat çeken Emil, kesilmesi ve ağırlık verilmesi gereken harcama kalemlerinin bir an önce belirlenmesi gerektiği görüşünü şu sözlerle destekliyor: "Vergi düzeni üzerinde ciddi bir reformun kaçınılmaz olduğunu görüyoruz. Dolaysız vergilerin seviyesindeki yük çalışan sınıfların üzerinde. Bunu değiştirebilecek bir vergi politikası gerekiyor. Yani sermaye kesiminin artık vergiyi ödemeye hazır olduğunu beyan etmesi lazım. Vergi indirimleri, istisnaları, aflarıyla gidebileceğimiz bir yol olduğunu şahsen tahmin etmiyorum. Dünyadaki literatür ve Türkiye uygulamaları da bunu öngörüyor.

Vergi reformuna adil, ekonomiden yeterli vergiyi esneklikle üretebilecek bir yapının dolaysız vergiler aracılığıyla götürülmesi lazım."

Dikkat çekilen bir diğer nokta ise bu yıl Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri kapsamında doğan yükümlülükleri ödemek üzere; şehir hastaneleri için iki kalemde toplam 2,6 Milyar TL, Karayolları Köprü Geçiş ücretleri için 3,5 Milyar TL ve Kredi Garanti Fonu ödemeleri için de 3 milyar TL olmak üzere yaklaşık 9 milyar TL ödenek ayrılmış olması. KÖİ Projelerine ilişkin garantilerin şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılması buradan bütçeye ileriki dönemlerde gelecek yüklerin daha etkin bir şekilde izlenmesini ve değerlendirilmesini sağlayacaktır.

Maliye Bakanlığı ilk 6 aylık sonuçları 15 Temmuz'da açıklayacak. Daha sonra kalan 6 ayın değerlendirileceği yıl ortası güncelleme raporunu yayınlaması ve yıl sonu bütçe açığı tahmini vermesi gerekiyor. Yeni dönemde mali disiplinin ne ölçüde gözetileceği, önümüzdeki günlerde verilmesi beklenen vergi politikasının ipuçlarında olacak.